Eskişehirspor, sezonun belki de en kritik deplasmanlarından biri olan Kütahya’dan 1 puanla döndü. Skor tabelasına bakıldığında sıradan bir beraberlik gibi görünebilir ancak sahadaki oyun, verilen mesaj ve ortaya konan karakter çok daha fazlasını anlatıyordu.
***
Maç 1-0 geriye düşülerek başladı ama açık söylemek gerekirse bu gol, Eskişehirspor’un oyun üstünlüğünü gölgeleyemedi. Kırmızı Şimşekler, golden sonra oyunu tamamen kontrolü altına aldı. Topa sahip olan, rakip sahada oynayan, oyunu yönlendiren taraf net bir şekilde Es-Es’ti. Açıkçası sahada golün geleceğini hissettik.
***
Saha içinde, spor muhabiri arkadaşlarla maçın kritiğini yaparken; İsmail Kulet, Akın Akman ve Tayfun Tatlı’nın gününde olmadığını konuşuyorduk. Ben ise net bir şekilde “Es-Es bu maçı boş geçmez, golü bulur” diyordum. Bu his boşuna değildi. Çünkü sahadaki oyun, bu takımın pes etmeyeceğini ve bir şekilde skoru dengeleyeceğini haykırıyordu.
***
Teknik Direktör Hakan Şapcı da bu oyunu doğru okudu. Gününde olmayan isimleri kenara alırken, oyunu kazanmak adına gerekli riskleri almaktan çekinmedi. Yapılan hamleler Eskişehirspor’un sahadaki baskısını daha da artırdı. Beklenen gol ise gecikmedi. Mehmet Fuat Gölbaşı’nın attığı o şık gol, sadece skoru eşitlemedi; tribünlerdeki “bu gol geliyordu” hissini de tescilledi.
***
Maçın son dakikalarında ise “bir gol daha gelir mi?” umudu vardı. Pozisyonlar da yakalandı. Ancak bu kez şans yanımızda değildi. Kaçan fırsatların ardından 1 puana razı olduk. Evet, belki kazanılabilecek bir maçtı ama ortaya konan oyun düşünüldüğünde bu beraberlik, “kötünün iyisi” olarak kayıtlara geçti.
***
En önemlisi şu: Eskişehirspor, Kütahya deplasmanında sadece bir puan almadı. Rakiplerine çok net bir mesaj verdi. “Ben buradayım, bu ligin en güçlü şampiyonluk adayı benim” dedi. Bu oyun, bu karakter ve bu inançla Es-Es, zirve yürüyüşünde kimsenin hafife alamayacağı bir takım olduğunu bir kez daha gösterdi. Kısacası Kütahya’dan çıkan sonuç değil, verilen mesaj çok değerliydi.