Eskişehirspor'un gerçek sahibi taraftardır.
Yöneticiler, futbolcular, teknik adamlar gelir geçer.
Baki olan tek şey taraftardır.
O her zaman takımının yanında destekçisidir.
O her zaman alan değil, veren taraftır.
O her kötü sonuçta ne kadar üzülürse üzülsün, takımının peşine bırakma lükse yoktur.
Hatta; küme düşse bile...
****
Kalıcı olan her zaman taraftardır.
Eskişehirspor taraftarı 65 ruhunu hiç terk etmedi.
Özellikle; tribünde örgütlenen ilk taraftar grubu Ayder'i.
Gazeteci olarak o efsane tribünü yıllarca saha içinden izledik.
Amigo Orhan'dan sonra tribün kültürünü yerleştiren, Türkiye'de ilk tribün şovlarını yaratan gruptu Ayder...
Dün sosyal medyada yayınlanan bu fotoğrafla anmak istedim o efsane taraftar grubunu.
65 ruhunu en iyi temsil eden taraftar gruplarından birisiydi.
O ruhu daha geniş kitlelere yayamılıyız.
Yeni yetişen genç taraftarlara Ayder'i anlatmalıyız...
****
Tribün gösterileri için günler öncesinden hazırlanan ve
Fotoğrafta tanıdık isimler de var.
Özellikle rahmetli İsmail Yurtbilir, taraftar arasında bilinen ismi ile 'Kelaynak İsmail'
Ruhu şad olsun...


İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ... 
Her iktidarın hedefi aynıdır.
Gazete, televizyonları ve şimdi de sosyal medyayı kontrol altında tutmak.
Gazeteciler ve medya olmasa ülkeyi o kadar rahat yönetecekler ki...
80'li yıllardan sonra basın ve ifade özgürlüğü büyük darbe aldı.
Halkın haber almasının önünde yüksek duvarlar örüldü.
Habere şuç, gazeteciye suçlu muamelesi yapıldı.
Halbuki; 'Haber' gazetecinin göreviydi.
Görevini yapmayan gazeteciler değil yapanlar cezalandırıldılar...
****
Atatürk'ün basın (medya) için ne dediğine bakmak gerekiyor.
“Matbuat (Basın)  hiçbir sebeple tahakküm (Baskı)  ve nüfuza (Söz geçirilemez) tabi tutulamaz.”
Demiş ve şunu eklemişti.
“Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.”
Umarım; sansür yasasından vazgeçilir.
İnsanların haber alma özgürlüğünün önüne yeni engeller konulmaz..

NERDE
Küçük bir kız gördümdü çok eskiden
Annesinin dizi dibinde,
Bir de incir dikdiydim hasta iken,
Üç yapraklı mı, dört yapraklı mı ne.

Küçük kız da büyüdü o incir de,
Ama yüreğimin erinci nerde?

Romeo´yu onca kaygılandıran
O kuş seslerini düşünürüm de 
Sabaha karşı bir korudan
Tarla kuşu muydu, bülbül mü diye,

Tarla kuşunu da dinledim, bülbülü de,
Ama yüreğimin erinci nerde?