Yılmaz Büyükerşen, 2004 yılı yerel seçimlerinde, DSP'den ikinci dönem için Büyükşehir Belediye Başkan adayı olur.
CHP Eskişehir'de aday listelerini seçim kuruluna zamanında veremediği için bu seçime giremez ve seçimi Büyükerşen kazanır.
***
2009 yılı seçimleri yaklaştığında, DSP'li Büyükerşen'in CHP'ye katılması ve seçimlerde CHP adayı olması gündeme gelir.
Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Büyükerşen'in CHP çatısı altına girmesi ve CHP'den aday olması için bizzat açıklama yaparak “Kapımız kendisine her zaman açık” çağrısında bulunur.
Bu çağrının ardından, yine dönemin DSP Genel Başkanı Zeki Sezer'in “Başkanımıza yapılan bu teklif siyaseten hiç etik değil.” cevabı vermesi üzerine, CHP-DSP arasında Büyükerşen üzerinden yeni bir tartışma başlar.
***
Bir yandan siyasette bu tartışma devam ede dursun , Büyükerşen bu arada CHP'ye geçip geçmeme konusunda bir taraftan meclis üyelerinin görüşünü alırken, bir taraftan da dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı ile bir görüşme yapar.
Görüşmeden bir netice çıkmaz, dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi görüşme sonrası “Biz kendisini CHP'ye davet ettik ama sayın Büyükerşen bir tek partinin tapusunu istemediği kaldı” açıklamasını yapar.
Böylece Büyükerşen'in 2009 seçimleri öncesi CHP'ye geçmesi ve CHP adayı olması ihtimali büyük ölçüde ortadan kalkmış olur.
***
Bu olaylar yaşanırken, CHP'nin başında Deniz Baykal vardır ve partinin ikinci adamı konumundaki kişi Genel Sekreter Önder Sav'dır...
Kazım Kurt ise Eskişehir'de Baykal ve Sav'a yani genel merkez yönetimine, muhalif olan grubun başında yer alan, muhalif olduğu için parti disiplin kurulu tarafından uzaklaştırma cezası almış, mahkemesi hala devam eden bir isimdir.
***
Kazım Kurt birkaç yerde, mahalli seçimlerde DSP'nin adayı Büyükerşen'i destekleyeceğine yönelik konuşmalar yapar.
O yıllarda görev yaptığımız İstikbal Gazetesi'ndeki 15 Kasım 2008 tarihli köşemizde, Kazım Kurt'un bu yöndeki konuşmaları yaptığını dile getiren yoruma dayalı bir yazımız yayınlanır.
Bunun üzerine, aralarında partinin önemli isimlerinin de bulunduğu 20-25 kişilik bir grup Kazım Kurt ile bir araya gelir.
***
CHP'li isimler Kurt'u "Bir şeyler duyuyoruz. Sen açık ve aleni olarak Büyükerşen'i destekliyor muşsun? Sen Cumhuriyet Halk Partili olduğunu söylüyorsun, nasıl olur da Büyükerşen'e aleni şekilde destek verirsin. Bu anlatılanlar doğru mu?" diye adeta sorguya çeker..
Kazım Kurt ise bu yöndeki sorulara direkt cevap vermek yerine, “Pardon, CHP'nin orta yerde destekleyeceğimiz bir adayı mı var? Seçimi Büyükerşen'den başka kazanacak isim mi var? ” diyerek, soruya soru ile karşılık verir.
Bu cevap aynı zamanda Kazım Kurt'un seçimlerde Büyükerşen'i destekleyeceğini teyit ve itiraf eden bir tavır olarak anlaşılır...
***
Bu tutumu Kazım Kurt'un ikinci kez disipline verilmesine yol açar.
Parti disiplin kurulu ifadesini almak için çağırdığı Kazım Kurt'un önüne, yukarıda bahsettiğimiz köşe yazımızın olduğu gazeteyi atıp, “Bunlar doğru mu? DSP adayını desteklediğini kabul mü ediyorsun?” diye sorar.
Kazım Kurt savunmasını yapar yapmasına ama bu gidişatın aslında kendisinin partiden ihracıyla sonuçlanacağının bir göstergesi olduğunu anlar.
***
Süreç bu şekilde ilerlerken, 2009 seçimlerine DSP adayı olarak gireceği ağırlık kazanan Büyükerşen'in CHP'ye geçmesi için yine CHP'den son bir hamle gelir.
Önce, dönemin CHP İl Başkanı Abdülkadir Adar “2004 seçimlerine katılamadık. Şimdi Büyükerşen'e verdiğimiz o avansı geri istiyoruz. Gelsin bu seçimde CHP'nin adayı olsun” çağrısında bulunur.
Bu çağrının hemen ardından, CHP daha 45 gün süre olmasına rağmen, alel acele Odunpazarı ve Tepebaşı belediye başkan adaylarını açıklayıp, Büyükşehir adayını açıklamaz.
Bu hamle, Büyükerşen'e yönelik yapılmış “CHP'ye gel ve CHP'nin adayı ol” hamlesinin son çağrısıdır.
***
Tabi bu hamle de tutmaz. Büyükerşen CHP'ye geçmez, DSP'de kalır. Büyükerşen'den umudu kesen ve iki ilçe başkan adayını açıklamış bulunan CHP, günler sonra Büyükşehir adayı olarak Aydın Güngör'ü aday olarak ilan etme mecburiyetinde kalır.
***
Partinin il ve ilçe başkanlığını yapmış, parti içi muhalefet yaptığı için partiden uzaklaştırılmış, mahkemesi devam eden ve ikinci kez disipline verilen Kazım Kurt, CHP'nin erken aday açıklama hamlesinin seçim kazanmaya yönelik olmaktan çok, Büyükerşen'i transfer etmeye yönelik olduğunu söyleyerek, CHP'den istifa eder.
Bunun hemen ardından Büyükerşen'in de çağrısı, daveti hatta ısrarı üzerine, birlikte hareket ettiği arkadaşlarıyla beraber DSP'li olur...
***
Gelinen noktada...
Kazım Kurt için CHP'de siyaset yapma şansı kalmamış, ihraç edilmektense istifa etme mecburiyeti doğmuştur...
DSP'den aday olmaya karar veren Büyükerşen'in ise seçimi kazanmak için CHP içinden en azından bir grubu yanına çekme, böylece CHP seçmeninden ciddi oranda oy alma mecburiyeti hasıl olmuştur.
Böylece her iki isim için, Recep Taşel'in tanımlamasıyla “Her iki isim için kazan-kazan birlikteliğinin ortamı ” adeta kendiliğinden oluşmuştur...
***
Nitekim, DSP'den aday olan Yılmaz Büyükerşen, CHP'nin hiçbir varlık gösteremediği 2009 seçimlerini, üstelik ciddi bir oy farkıyla kazanıp, üçüncü kez Büyükşehir Belediye Başkanı olur.
CHP'nin aldığı oyun son derece az olması, CHP seçmeninden DSP'li Büyükerşen'e ciddi oranda oy gittiğini ortaya koymuştur zaten...
***
Böylece, Büyükerşen ile Kazım Kurt'u bir araya getiren Kazan-Kazan ortamı her iki tarafa bariz kazanç sağlamıştır.
Zira...
Büyükerşen açısından kazanç; Kazım Kurt ve birlikte hareket ettiği isimleri DSP'ye getirip, meclis listelerine yerleştirme sayesinde, CHP seçmeninden ciddi bir oy alıp, seçimi rahatlıkla kazanmış,
Kazım Kurt açısından kazanç ise; CHP'de tıkanan siyaset yapma alanı, katıldığı DSP saflarında kendisine sonuna kadar açılmıştır.
Nitekim Kazım Kurt sonraki süreçte, Büyükerşen'in kendisine açtığı siyaset yapma alanı sayesinde, meclis üyeliği, kent konseyi başkanlığı, milletvekilliği ve Odunpazarı belediye başkanlığı olmak üzere beş yılda dört görevi sırasıyla yapma imkanı bulur.
***
Sonuç olarak...
Büyükerşen ile Kazım Kurt'u 2009 seçimleri öncesi bir araya getiren ve birlikte hareket etmesini sağlayan ortam, aslında iki ismin birbirlerinden yararlanma ve birbirleri üzerinden kendilerine siyasi mevzi ve kazanç sağlama imkanı yaratan şartların getirmiş olduğu bir ortamdır...
O günün şartlarında her iki ismin birbirlerine ihtiyacı vardır ve bu ihtiyaç her iki ismin aynı safta yer almasını ve birlikte hareket etmesini mecbur kılmıştır.
Bugün her iki isim de birbirlerine yönelik salvolar savurur hale geldiyse, demek ki artık o günün şartları tamamen ortadan kalkmış, belki de birbirleri üzerinden elde edilecek kazanç kalmamıştır...
***
NOT- Yukarıda anlattıklarımızın sonrasında, DSP'li Büyükerşen ve DSP'liler ile CHP'den istifa edip gelen başta Kazım Kurt ve arkadaşları topluca DSP'den ayrılıp, CHP'ye geçer.
Yaşanan onca olayın ardından son derce ilginç olan bu CHP'ye geçiş sürecini, belki başka bir gün kaleme almaya çalışırız...



,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,