Aydınlanmayla birlikte tarih, doğrusal ilerleyen bir süreç olarak ele alınmış ve bu ilerleme fikri yaşamın tüm alanlarında kendini göstermiş, insan aklına duyulan güven ile tarihteki her anın bir öncekine göre daha iyi olduğu fikri ve bu ilerlemenin artık geri çevrilemezliği ifade edilmiştir. Temel problem, tarihin Aydınlanmacıların ortaya koyduğu gibi, doğrusal olarak ilerleyen bir süreç mi, yoksa iniş ve çıkışlarla dolu döngüsel bir süreç mi olduğudur. Bu çerçevede, tarihte tüm uluslar için geçerli olabilecek doğa bilimleri tarzında kesin yasalar ve belirlenimler olup olmadığı sorusu kafaları karıştırmaktadır. “Döngüsel tarih” anlayışı, belirli dönemlere göre devinim gösteren ve tarihte doğada olduğu gibi tekrarların öne çıktığını vurgulamaktadır. “Çizgisel tarih” anlayışı ise tarihin sıfır noktasından başladığını ve belli bir ereğe doğru ilerlediğini savunmaktadır. İnsanlık tarihinde ise bu konuda kafa yormuş düşünürlerden Hegel ve Marks’ın tarih anlayışları çizgisel tarih, İbn Haldun ve Toynbee’nin tarih anlayışları döngüselci olarak göze çarpar…
Ünlü tartışmalardan biridir tarihin ilerlemeci mi yoksa döngüsel mi olduğu. Geçmişten bugüne baktığımızda tarihin yazının bulunmasıyla başladığını kabullenirsek bir ilerlemenin, bir noktadan başka bir ileri noktaya geldiğimiz açıkça görülüyor. Öte yandan “ders alınsa hiç yinelenir mi tarih” diye bir atasözü bile var. Yani tekrarlıyor tarih. Bugünlerde dillerden düşmeyen soru ise dünya “yeni ortaçağa mı giriyor” şeklinde. Bu kavramın oluşmasındaki en etkin neden kasım ayında yapılacak olan Amerikan seçimleri. Yarışacak iki partinin liderlerine bakıyoruz, biri zihinsel ve motor sorunları oluşmaya başlamış geriatrik bir vaka, diğeri toplum zararlısı sosyopat kişilik. Koskoca Amerika başka lider örnekleri sunamıyor insanlara. Her ikisi de dünya için bir tehlike arz ediyor. Çürüme sadece Amerika’da değil elbet. Avrupa’da da yükselen dincilik ve milliyetçilik kitleleri geri götürüyor, çıkabilecek yeni savaşlara davetiye çıkarıyor ve önümüzde yeni bir “ortaçağ” beliriyor. Ortadoğu’dan söz etmeye bile gerek yok zaten ortaçağdan çıkamadılar henüz. Tarihsel süreçte ufak sıçramalar, kaçınılmaz geri dönüşler olsa da tarih uygarlığın sırtında belirli bir yöne doğru akmakta. İnsanlığın geleceği tarihin serüvenini de belirleyecek kuşkusuz…