Bugün büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mektepleri’nin Başöğretmeliğini kabul ettiği tarihe atfedilerek belirlenen Öğretmenler Günü.
Günü ilan eden cunta yönetimine tepki tartışmasını bir yana bırakarak Cumhuriyetimizin değerlerini bize öğreten tüm öğretmenlerimize en içten minnet duygularımızı iletiyorum. 
Gerçekçi olmak gerekirse toplumsal saygınlığı en üst seviyede olan öğretmenlerimiz son yıllarda ne yazık ki sorunlarla anılan bir meslek grubu haline geldi.
“Atanmayan öğretmen” sorunu her yıl eklenen binlerce adayla birlikte adeta kar topu gibi büyümeye devam ediyor.
KPSS’de yüksek puan alan öğretmen adayları devamında mülakat engeli ile karşı karşıya.
Atanma umudunu yitiren ve garsonluk, kasiyerlik, pazarcılık yapan öğretmen adaylarının durumu ise çok daha sıkıntılı.
Tablo ortadayken ihtiyaç olmadığı halde üniversitelerin öğretmen yetiştiren bölümlerine kapasite arttırarak öğrenci alınmaya devam edilmesini ise anlamak mümkün değil.
Üniversite eğitimi ile dört yıl, içi boşaltılan yüksek lisans eğitimi ile de birkaç yılı ekleyerek ‘genç işsizliği’ öteleyen iktidar binlerce mutsuz, umutsuz, hayallerini yitiren genç ordusu yaratmayı sürdürüyor.

Diğer yandan görev yapan öğretmenlerin ‘Ücretli, Sözleşmeli, Kadrolu’ gibi kategorilere ayrılması mesleğin itibarı bakımından çok önemli bir sorun olmaya devam diyor.
Aynı dersi veren, aynı müfredatı uygulayan ücretli öğretmen kadrolu olmadığı için iş güvencesi olmadığı gibi çok düşük ücrete razı olmak zorunda.
Öğretmenler, laik cumhuriyetin ilkelerine karşı ‘gerici anlayışı’ temsil eden idarecilerle çalışmak durumundalar.
ÇEDES projesi ile okullara imam, vaiz, din görevlisi atandığında yeterince tepki gösteremiyorlar.
Törenlerde Atatürk ile ilgili konuşma yaptıklarında ‘soruşturma’ geçiriyorlar.
Ara tatilde din dersi eğitimine katılmak zorunda kaldılar.
Kurum içi görevlendirmelerde liyakat yerine ‘iktidar yanlısı sendikanın kararları’ geçerli oluyor.
Öğretmenler, laik ve bilimsel çizgisini kaybeden eğitim sisteminin dayatmaları karşısında bunalmış durumdalar.
Bakanlık tarafından dinci yapılarla oluşturulan protokoller nedeniyle eğitim ne yazık ki cemaatlere terk edilmiş durumda.
Müfredatta sürekli artan din dersi ağırlığı Müzik, Beden Eğitimi, Yabancı Dil gibi bazı branşlardaki öğretmenleri işlevsiz hale getiriyor.
Okulların fiziki koşulları da son derece yetersiz.
Hijyen koşulları çok kötü durumda olan ya da depreme dayanıklı olmayan okullarda öğretmenler görev yapmaya devam ediyor.  

Öğretmenlik bir uzmanlık mesleği olmasına karşın kariyerde yükselmek için öğretmenler, Uzman Öğretmen, Başöğretmen sınavına girmeye zorlanıyor.
Gelinen noktada öğretmenlerin yaşadığı çok sayıda sorun varken çözüm geliştirmesi beklenen en etkili makam olan Milli Eğitim Bakanlığı ise “Öğretmen önlüğü” tanıtımı yapmakla meşgul.
Öğretmen Sendikaları, Bakanlık tarafından reklamı yapılan ‘tek tip önlüğün’ ideolojik arka planına da vurgu yaparak ‘tek tip kimlik yaratma’ arayışı olduğunu söylüyor.

Değersizleştirilmeye çalışılan öğretmenlik mesleğinin sorunları saymakla bitecek gibi değil.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine,
Büyük önder Atatürk’ün 25 Ağustos 1924 tarihinde Ankara’da Muallimler Birliği tarafından düzenlenen kongrede öğretmenlere seslenerek “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister” ifadesini anımsatmak gerekli.

Hak etikleri saygınlığın yaşandığı günlerin özlemiyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü kutluyorum.