İster kabul edin isterse burun kıvırın ama Eskişehir’de 25 yıldır müthiş bir değişim var.
Porsuk değişti örneğin, güzelleşti.
Şehir merkezi de öyle.
Odunpazarı tarih ve modernliğin iç içe girdiği bir bölge, Tepebaşı ise ticaret, kültür-sanat ve sosyal hayatın merkezi bir ilçe oldu
Binalar değişti, Caddeler, Bulvarlar değişti, Parklar değişti…
Kısacası…
25 yılda Eskişehir güzel bir değişime uğradı.
***
Belki daha planlı olabilirdi bu değişim.
Belki, bugün yaşanan bazı sorunların yaşanmaması adına daha özenli dizayn edilebilirdi.
Belki daha da mükemmel olabilirdi söz konusu değişim.
Fakat sonuçta bu kent bir değişim, bir gelişim yaşadı.
***
Şehirde bu değişim yaşanırken 25 yılda değişmeyen tek şey neydi biliyor musunuz?
Biz söyleyelim:
2004-2009-2014, 2019 ve 2024 seçim sonuçlarıydı…
Tam beş tane mahalli seçim…
Bu beş seçimde değişmeyen tek şey: CHP'nin büyükşehir ve sırayla diğer belediyeleri kazanıp, AK partinin ise bu seçimleri kaybetmesiydi.
***
Bu arada…
AK Partililerin kaybettiği her seçim sonrasında “Oylarımızı bu seçimde bir önceki seçime göre arttırdık” diyerek başarısızlıktan başarı çıkartması da 25 yıldır değişmedi.
Ne CHP 25 yıldır belediyeleri almaktan yoruldu, ne de her defasında seçim kaybeden AK Partililer ”Bu seçimde geçen seçime göre oylarımızı arttırdık” demekten vazgeçti…
***
Şimdi! Durup dururken böyle bir yazıyı niçin kaleme aldığımıza gelelim.
AK Partili bazı isimlerin özellikle sosyal medya hesapları üzerinden Eskişehir’deki değişime tepki göstermelerine şahit oluyoruz.
25 yıldır yaşanan değişimi küçümseyen, karşı çıkan ve eleştiren paylaşımları bıkıp usanmadan hala sürdürüyorlar.
***
Tavsiyemiz o ki; Eskişehir’in yaşadığı değişimi eleştirmeyi artık bir kenara bırakıp, biraz da kendi partilerinin Eskişehir’deki “Değişmeyen kaderi” ile ilgilenmeleri hiç fena olmayacak.
Enerjilerini partilerinin bu kaderini değiştirmenin yolunu bulmaya harcasalar, belki netice bile alırlar…

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
ESKİŞEHİR'DE ANLAMSIZ KONUT PAHALILIĞI
Eskişehir, denizi ve sahili olmayan bir kent…
Bir Antalya değil örneğin.
***
Eskişehir, ticareti vasat olan bir kent…
Bir İstanbul ya da İzmir değil.
***
Eskişehir öyle ahım şahım sanayisi olan bir kent de değil.
Yani…
Bir İzmit, bir Bursa da değil.
***
Eskişehir, yoğun bürokrasinin olduğu bir kent hüviyeti de taşımıyor.
Örneğin Ankara gibi…
***
Eskişehir’de tarımın da belirleyici bir tarafı yok.
Yani…
Bir Adana, bir Gaziantep maalesef değil.
***
İşin diğer bir tarafı…
Eskişehir’de kara para diye adlandırılan bir para da yok.
Bu şehir öğrencilerin, emeklilerin, orta gelire sahip insanların yaşadığı bir şehir…
***
Ama gelin görün ki…
Eskişehir’deki konut fiyatları, sahili, sanayisi, ticareti, tarımı olan, hatta kara paranın kol gezdiği yukarıda saydığımız çoğu şehirden daha pahalı.
***
Bu durum “Müteahhitler 5e yapıyor 55'e satıyor” ile ya da “Belediyeler yeni imar alanları açmıyor” ile açılanacak bir durum değil sanki...
Sonuç olarak...
Eskişehir'de anlamsız ve izaha muhtaç bir konut fiyatları pahalılığı var...

,,,,,,,,,,,,,,,
İŞTE BÖYLE ANLAŞILCAK CUMHURİYET...
Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi. Bir kadının, elinde bir kâğıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle:
- Beni tanıdın mı oğul? Dedi. Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var; devlet demiryollarına girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine ise almamış…Ne olur bir kere de siz söyleseniz.
***
Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı... Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle :
- Oğlunu almadılar mı? Dedi. Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar mı? Ne kadar iyi olmuş... Çok iyi yapmışlar... İste Cumhuriyet böyle anlaşılacak...
Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu. Ve Atatürk adeta vecd (çoşku) dolu bir sesle:
- İşte Cumhuriyetten beklediğimiz netice... Diyordu.
Biz bu diyaloğun üzerinden, bir asır geçmesine rağmen, bugün hala liyakat ve liyakatsizliği konuşuyoruz…
Bugün hala, bakanların, vekillerin, iktidar aktörlerinin devlete yerleştirdiği niteliksiz insanları konuşuyoruz.
Biz bugün hala, KPSS sınavında en yüksek puan alanların mülakatta elenip, yerlerine torpil ile en düşük puanı alanların devlet kadrolarına alındığını konuşuyoruz.
Ve biz bugün hala…
Bundan bir asır önce “İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak” diyen o dahi insanı bir türlü anlayamayan ve anlamak da istemeyenleri konuşuyoruz…

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,