Akit Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya vefat etti...
Toplumun tüm kesimlerinden kendisine taziye mesajları gönderildi. Ama bir taziye mesajı tartışmaları da beraberinde getirdi...
Konu sıcaklığını sürdürüyor...
Birincisi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun taziye telefonu...
İkincisi, Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı’nın TSK adına Karakaya'nın oğlu ve gazete yönetimine açtığı taziye telefonu.
Bizim "asker sevdalıları" pek üzgün...
Nasıl olur da "taziye telefonu açılır" diyorlar...
Oysa bilmedikleri gerçekler var...
Bal gibi açılır!
Kısaca anlatayım...
.../...
Askerliğimizi Van'ın Erciş ilçesinde yaptık...
İlçenin merkezinde değildik.
Dağda bir karakoldayız. Haftada bir ilçeye kurye gider, alış verişi yapar geri dönerdi.
Askerlerde siparişlerini verirdi...
Kurye karakolun ihtiyaçlarını getirirken, askerlerin kişisel siparişlerini de getirirdi.
Gazete okuyan fazla asker yoktu. Bir elin parmakları kadardık. Ben Cumhuriyet Gazetesi sipariş ettim. İmam bir arkadaşımız vardı, Yaşar Kaya! Hoca diyorduk kendisine...
O'nun siparişi Akit Gazetesi'ydi...
Kurye akşam geldiğinde Akit gelmişti ama Cumhuriyet yoktu...
Neden, diye sorduk...
-Gazete bayisi, askere Cumhuriyet verilmeyeceğini söyledi...
-Bayiye ne kardeşim!
-Öyle söylenmiş abi...
.../...
Günler böyle geçti. Karakolda hep birlikte Akit Gazetesi'ni hatim ediyorduk. Bir ara İlçeye bizim Yaşar hoca gitti.
Rica ettim.
-Hocam, sen şu Cumhuriyet'i bir şekilde alır gelirsin...
Aldı geldi...
-İyi iş çıkardım, dedi...
Akit'in sayfaları arasındaydı Cumhuriyet!
-------------------
NASIL BU HALE
GELDİLER!
Yıl 1889, yer Suriye - Şam.
Gerçek bir fotoğraf.
Taşıyan kişi Muhammed adında kör bir Müslüman.
Taşınan ise Sameer adında yürüme engelli Hristiyan bir cüce.
Sameer, kalabalık Şam sokaklarında Muhammed'in taşıyıcılığına, Muhammed de Sameer'in rehberliğine güveniyordu.
Onlardan sadece biri görebiliyor ve sadece biri yürüyebiliyordu. İkisi de yetimdi, aileleri yoktu ve aynı evde yaşıyorlardı. Ölene kadar birlikte yaşadılar, Sameer öldüğünde Muhammed onun odasında günlerce ağladı ve kısa bir süre sonra da üzüntüden öldü.
Fakirin, ezilenin dili, dini, ırkı olmaz.
.../...
Yukarıdaki yazı yıllar önce sanırım Evrensel Kültür'de yayınlanmıştı.
Olduğu gibi yeniden paylaşmamızın bir nedeni var...
Suriye'de olan biteni hepimiz görüyoruz...
100 yıl önce birbirine bu kadar yardımcı olan insanlar şimdi birbirinin boğazına nasıl sarılıyor...
O samimiyeti o kardeşliği artık Ortadoğu'da bulmak zor!
BALZAC'DAN ÖĞÜTLER!
1-Dünü unutmalı, Bugünü yaşamalısınız. Keza dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa; yarını kaybedersiniz!
2-Hayat, her gidenin ardından koşmaya değmez bilmelisin. Sen gelecek olanları bekle, gidecek varsa bırak gitsin..
SINIF FARKI!
Dün sınıf farkı diye yazmıştım...
İskambil kağıtlarındaki kupa, maça, karo ve sineğin anlamları hakkında bilgi vermiştim...
İki yorum geldi....
Ömür Arlı, şu yorumda bulunmuş:
-İskambilde kupanın kilise ve asil sınıfı temsil etmesi, din ile burjuvazinin kol kola girmişliğinin göstergesi...
Usta briççi meslektaşımız Emine Çiftçi ise şu uyarıda bulunuyor:
-Briçte öncelik maçanındır, kupayı deklerasyonda ezer...
Katkılar için teşekkürler!