Yumuktepe ve Gözlükule, Mersin’in tarih öncesi dönemlerinden kalma önemli arkeolojik alanlardır. 1937 yılında Liverpool Üniversitesi arkeologları tarafından Yumuktepe'de yapılan kazılarda Neolitik Devri'ne dair buluntulara rastlanmıştır. Bu kazılar, bölgenin tarih öncesi dönemlerde bile canlı ve aktif bir yerleşim yeri olduğunu göstermektedir.

Kentin tarihini şekillendiren bir diğer önemli faktör ise coğrafi konumudur. İslamiyet'in yayılmasından sonra, Mersin ve çevresi bir süre Arapların elinde kalmış, ardından Abbasi ve Selçuklu hâkimiyetine girmiştir. Selçukluların zayıflamasıyla Karamanoğulları'nın kontrolüne geçen Mersin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de önemli bir merkez olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, I. Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri'nin istilasına uğrayan Mersin, Türk Kurtuluş Savaşı'nın ardından tekrar Türk topraklarına katılmıştır. Cumhuriyet döneminde çeşitli idari değişikliklere uğrayarak, 2002 yılında yeniden Mersin adını almıştır.

Sonuç olarak, Mersin, zengin tarihi geçmişiyle Anadolu'nun en değerli kentlerinden biridir. Her bir taşında, her bir sokağında tarih yatar. Bu kentin sokaklarında yürürken, binlerce yıl öncesine bir yolculuk yapmış olursunuz.

Mersin’in eski adı neydi?

Mersin’in eski adı birçok teori ile tartışılmış, hâlâ da belirgin bir sonuca varılamamıştır. Bu adın kökeni üzerine en yaygın kabul gören iki teori bulunmaktadır.

Birinci teori, bölgenin bitki örtüsüne odaklanır. Akdeniz ikliminin karakteristik bitkilerinden biri olan Myrtus yani Mersin ağacının, şehrin adını aldığına dair bir inanış vardır. Bu ağaç, Akdeniz kıyıları boyunca sıkça rastlanan, yerel halkın da "Hambales" olarak adlandırdığı bir bitkidir. Bu teoriye göre, Mersin ağacının bölgedeki yaygınlığı ve önemi, şehre bu ismin verilmesinde etkili olmuştur.

İkinci teori ise sosyo-kültürel bir temele dayanır. Mersin adının, bölgede yaşamış olan "Mersinoğulları" veya "Mersinoğlu" adında bir Türkmen aşiretinden geldiği düşünülmektedir. Ünlü gezgin Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde de bölgede yaşayan bir Türkmen ailesinin varlığından ve bu ailenin adının "Mersinoğlu" olduğundan bahsedilir. Bu teori, sosyal ve tarihi dokümantasyonlarla da desteklenmektedir.

Bunun yanı sıra, Anadolu'nun farklı bölgelerinde, Mersin ismi veya türevleriyle adlandırılan köy ve mahalleler bulunmaktadır. Bu da Mersin adının sadece bu şehirle sınırlı olmadığını, tarihsel ve kültürel bir bağlamda daha geniş bir alanda kullanıldığını göstermektedir.

Bunu kullanın romatizma ağrılarını unutun Bunu kullanın romatizma ağrılarını unutun

Ayrıca Mersin, 1924 yılında Vilayet statüsü kazanarak "Mersin" adıyla anılmaya başlandı. Ancak 1933'te, merkezi Silifke olan İçel ile birleşerek "İçel" adını aldı. Ancak bu değişiklik kalıcı olmadı; 28 Haziran 2002'de Resmi Gazete'de yayımlanan 4764 sayılı Kanun ile şehrin adı tekrar "Mersin" olarak belirlendi.

Kaynak: Haber Merkezi