Yıllardır “asalet”, “zarafet” ve “etiket” ile açıklanan bu duruşun ardında aslında pek bilinmeyen, oldukça dikkat çekici bir neden yatıyor. Görgü kuralı sanılan bu davranış biçimi, istem dışı bir zorunluluk olarak kraliyet protokolünün en katı maddeleri arasında yer alıyor.
KRALİYETTE BACAK BACAK ÜSTÜNE ATMAK YASAK
Kurallarıyla ün salmış kraliyet geleneğinde kadınların oturuşundan giyimine kadar her detay sıkı bir protokole bağlı. Kraliyet kadınları özellikle kamusal alanlarda bacak bacak üstüne atamazken, dizlerin yan yana ve ayakların eğik şekilde tutulması bekleniyor. Dekolte ise neredeyse kesin çizgilerle yasak.

Bu kurallara en açık şekilde karşı çıkan isim ise “asi prenses” olarak hafızalara kazınan Prenses Diana olmuştu. Diana’nın kameralar önünde bacak bacak üstüne atması, dönemin kraliyet çevrelerinde büyük tepki toplamış ve uzun süre tartışma konusu olmuştu.
SANILDIĞI GİBİ SADECE GELENEK DEĞİL

İlginç olan ise bu duruşun sadece kraliyete özgü olmaması. Aynı oturma biçimi, iş dünyası, siyaset ve resmi kurumlarda da “kurumsal duruş” olarak kabul ediliyor. Anadolu’da dahi özellikle kadınların sosyal yaşam içinde bu şekilde oturmasının “terbiyeli” ya da “saygılı” bulunduğu biliniyor.
ASLINDA SEÇİM DEĞİL, MECBURİYET
Kraliyet üyeleri bu davranışları estetik ya da zarafet tercihi olarak sunsa da, gerçekte kurallara uymak zorundalar. Aksi davranışlar, protokol ihlali olarak kayıtlara geçiyor ve ciddi eleştirilerle sonuçlanabiliyor.
Kısacası kraliyet kadınlarının o “kusursuz” duruşu, sanıldığı gibi bir stil meselesi değil; yüzyıllardır süren katı bir disiplinin ve görünmeyen baskının sonucu. Ve bu kural, sadece saray duvarlarıyla sınırlı değil.




