İzmir efsanesi: Gelin Taşı ve Dede Tepesi

Güzel İzmir'imizin Bergama ve Dikili ilçeleri arasında bulunan Kaynarca, büyük bir bataklığa ev sahipliği yaparmış. Sazlarla örtülü bu bataklık, içinde birçok gizli kaynağa sahipmiş. Rivayete göre, bu kaynaklara düşenler tabaklanmış deriye dönüşüyorlarmış.

Eskiden Kaynarca'nın bulunduğu yerde verimli tarlalar ve besili hayvanlarla ünlü bir memleket varmış. Halkı o kadar zenginmiş ki, ekinlerini ekmek ve hayvanlarını otlatmak için başka yerlerden işçi getirip çalıştırıyorlarmış. Ancak gelen işçiler, memleketin ahlakını bozmuş ve halkı baştan çıkarmış.

Bir gün bu memlekete bir derviş gelir ve halkı na-sihatte bulunarak akıllarını başlarına toplamalarını söyler. Ancak dervişin sözlerine kimse kulak asmaz, hatta onu altın ve gümüş dolu iki kuyunun arasına ekmek ve su vermeden hapsetmişlerdir. Ancak bir kız, dervişin haline acıyarak ona gizlice ekmek ve su getirir ve onu ölümden kurtarır.

Bir süre sonra bu kızın düğünü olur. Kırk gün, kırk gece süren eğlencelerin ardından halk sarhoş olur ve gelin atına binerek yeni evine gitmek için yola çıkar. Ancak geleneklere göre gelinin, köyün yakınındaki bir kuyudan üç yudum su içmesi ve kuyunun etrafında üç kez dolaşması gerekmektedir. Tam bu sırada derviş ortaya çıkar ve halka uyarıda bulunur. Ancak halk, onun sözlerine kulak asmaz ve koşmaya başlar. Arkalarında büyük bir gürültü ve çığlıklar yükselir. Bir kişi arkasına dönüp bakınca, memleketin sular altında kaldığını ve kara dumanlarla kaplı olduğunu görür. Ancak dervişin uyarısını dinlemedikleri için halk taş kesilir.

Kurtarmak istediği kızın taş kesilmesine üzülen derviş, tepeye tırmanır ancak fazla gidemeden ruhunu teslim eder. Bu olaydan sonra, kızın taş kesildiği yere "Gelin Taşı" adı verilirken, dervişin ruhunu teslim ettiği tepeye "Dede Tepesi" denilir.

Fotoğraf tutkunu savcı, 350’ye yakın kuş türünü fotoğrafladı Fotoğraf tutkunu savcı, 350’ye yakın kuş türünü fotoğrafladı

Efsaneyi tamamlayan iki motifi şu şekilde eklemek de mümkündür:

Kaynarca'daki memleketin batışı sırasında, bir gelin de bir katar devela birlikte Çandarlı'ya gitmeye çalışırken aynı kaderi paylaşır. Bu olayın yaşandığı yer "Katar Kayalar" olarak anılmaktadır.

Büyük felaket sırasında Kaynarca'dan kaçmaya çalışan bir tüccar ise Kalarga Tepesine sığınır ancak bu sığınma onu taş kesilmekten kurtaramaz. Kalarga Tepesi'nde bugün görülen kayalar, halkın ifadesine göre birbiri üstüne konmuş bez toplarına ve bir adama benzetilmektedir.

Kaynak: Haber Merkezi