Türkler Denizli havalisini ele geçirdikten sonra, şehir merkezini su kaynaklarının bolluğu sebebiyle günümüz Kaleiçi mevkiine nakletmişlerdir.
Denizli: Tarihi kaynaklar
Denizli adı, tarihi kaynaklarda farklı şekillerde geçmektedir. Selçuklu kayıtları ve Denizli mahkemesi şer'iye sicilleri, şehre "Ladik" ismini vermektedir. İbni Batuta'nın seyahatnamesinde ise "Tonguzlu" olarak geçer. Ayrıca, Timurlenk'in zafernamesini yazan Şerafettin Zeydi, "Tenguzluğ" ve "Tonguzluğ" gibi iki isimden bahsetmektedir.
Eski Türkçe'de "deniz" anlamına gelen "Tengiz" kelimesi, "Tengüzlü" olarak günümüzdeki imlâ ile "Denizli" anlamına gelir. Bu bağlamda, "Tonguzlu" ve "Tenguzlu" kelimelerinin zaman içinde ağızdan ağıza değişerek "Denizli" şekline evrilmiş olabileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak, yukarıda açıklanan bilgilerden de anlaşılacağı üzere, Denizli'nin adı konusunda kesin bir bilgiye ulaşmak zordur. Ancak, "Tonguzlu" ve "Tenguzlu" kelimelerinin zamanla evrim geçirerek "Denizli" şekline dönüştüğü kanaati güçlüdür. Bu zengin tarihî geçmişiyle Denizli, adeta bir kelime mozaiği gibidir.
İlk fetihler, Denizli ve çevresinde Türklerin tarih sahnesine çıkışını gösteren önemli olaylardan biridir. 1070 yılında, Afşin Bey Anadolu'yu baştan sona kat ettikten sonra, Laodikya ve Honaz'ı zapt etmiştir, böylece Denizli ve havalisinde Türklerin ilk varlıklarını göstermiştir.
1071 sonrasında, Denizli ve çevresi, Kutalmışoğlu Süleyman Bey ve onun gibi beyler tarafından fethedilmiştir. Bu dönemde bölge, farklı Türk hükümdarları tarafından ele geçirilmiş ve Anadolu'nun Türkleşme sürecine katkıda bulunmuştur.
1097 yılında Bizans İmparatoru Alexis Komnenos, Juannıs Dukas'ı Batı Anadolu'nun fethi için görevlendirdikten sonra, Denizli ve çevresi bir süreliğine Bizanslıların kontrolüne geçmiştir. Ancak, 1102 yılında Kılınç Arslan tarafından tekrar ele geçirilmiştir.
1147 yılında III. Haçlı Ordusu'nun işgaliyle, Fransız Kralı VII. Louis komutasındaki haçlılar Denizli ve çevresini geçtikleri sırada büyük kayıplar vermiştir. Bölgedeki gerilla savaşları, Haçlı Ordusu'nun ilerlemesini durdurmuş ve Türk direnişiyle karşılaşmıştır.
1176 yılında Bizans İmparatoru Manuel Komnenos'un seferi sırasında, Laodikya ve çevresi yağmalanmış ancak Türkler tarafından tekrar zapt edilmiştir. Manuel Komnenos'un bir sonraki seferinde ise Selçuklularla yapılan savaşta yenilmesi, Türklerin bölgedeki güçlerini artırmıştır.
1190 yılında III. Haçlı Ordusu'nun gelmesiyle, haçlılar ile Türkler arasında çatışmalar yaşanmıştır. Türk boyları, Haçlı Ordusu'nun ilerlemesine karşı direniş göstermiş ve bu çatışmalar sık sık yaşanmıştır.
XIII. yüzyılın başlarına gelindiğinde, Gıyasettin Keyhüsrev tarafından Denizli ve havalisi 4. kez fethedilmiştir. Bu dönemde, bölgenin fethi çeşitli olaylar ve çatışmalar sonucunda gerçekleşmiştir. Özellikle, Laodikya'ya yapılan bir soygun sonrasında, Selçuklu beyleri Mehmet ve Server beylerin komutasındaki bir ordu, bölgeyi fethetmiş ve haraç anlaşmasıyla kontrolü sağlamıştır.
XII. yüzyılın sonlarında, Bizanslıların Burdur'a kadar ilerlemeleri üzerine, Konya Sultanı tarafından Osman ve Hüsamettin Beyleri bölgeye gönderilmiş ve bu komutanlar tarafından başarılı fetihler gerçekleştirilmiştir. Osman Bey Acıpayam Ovası'nı, Hüsamettin Bey ise Çal taraflarını ele geçirmiştir. Bu olaylar, bölgenin Türk egemenliği altına girmesine katkı sağlamıştır.
Denizli ve çevresinin Selçuklulara bağlı bir beylik olarak oluşumu, 1207 yılında Selçuklu hükümdarı Gıyasettin Keyhüsrev döneminde gerçekleşmiştir.
1209 yılında, İznik'i başkent yapan Theodor Laskaris ile Selçuklular arasındaki ilişkiler bozulmuştur. Gıyasettin Keyhüsrev, Laskaris'e Alexios'u tahtına geri vermesini talep ettiğinde, İznik Devleti ile Selçuklular arasında Denizli'nin batısında, Alaşehir ile Antiokhia arasında bir savaş başlamıştır. İlk çatışmada galip gelen Türkler, yağmaya başlayınca, Rum askerleri hücuma geçerek Gıyasettin Keyhüsrev'i şehit etmiştir. Bu durumda savaşı kazanan Bizanslılar, Batı Anadolu'ya bir süre daha hakim olmuş ve Denizli ile çevresi Selçuklularla Bizanslılar arasında sınır hattı olarak kalmıştır. Aynı dönemde, bugünkü Denizli şehri inşa edilmeye başlanmış, Abdullah oğlu Kara Sungur tarafından Denizli Kalesi yapılmış, birçok cami, han ve çeşme de bu zaman diliminde inşa edilmiştir.
Yüzyılın başlarında, Denizli ve çevresi, önceden gelen Türk toplulukları ile yeni göçler sonucunda yoğun bir Türk nüfusu oluşturmuştur. Bu Türkmenler, Rum diyarını fetheden Türkmenler olarak bilinir. Toğurlu-Toğuzlu Dağı eteklerinde, yaklaşık 200 bin Müslüman çadırının bulunduğu belirtilmektedir. Bu Türkmenler, uç bölgesinde konaklayarak batı sınırlarını korumuşlardır.
1257 yılında Denizli'ye gelen Bizans garnizonu, şehirdeki Türk çoğunluğu karşısında uzun süre ayakta kalamamıştır. Bu nedenle, 1259 yılında Denizli tekrar Türkmenlerin eline geçmiştir. Bu dönemde, Türkmenler Hülagu Han'a başvurarak bölge için bir komutan istemiş, Hülagu Han da Kulşar adlı birini bölgeye göndermiştir. Bölgenin merkezi, "Asi Karaağaç" olarak bilinen Acıpayam yöresidir. Türkmenlerin manevi lideri muhtemelen "Yatağanbaba"dır.
1261 yılında, bölgedeki Türkmenler, Selçuklulara başkaldırmış ve Selçuklu Sultanı Rüknettin ile Moğollar anlaşarak Türkmenleri mağlup etmiştir. Konya'daki "Cimri İsyanı"nın bastırılmasının ardından II. Gıyasettin Keyhüsrev, kendisine yardım etmeyen Karaağaç bölgesi komutanı Ali Bey'i öldürmüştür. Bu olayın ardından Denizli, Germiyanoğulları'nın kontrolüne geçmiştir. Denizli'nin Türkleşmesi, 1306 yılında Tripolis'in (Buldan Yenicekent) alınmasıyla tamamlanmıştır.
1391 yılında Yıldırım Beyazıt, Denizli topraklarını Osmanlı Devletine katmıştır. 1402 yılında Timur, Ankara Savaşı'nı kazandıktan sonra Denizli'ye gelmiş, kısa bir süre sonra İzmir yöresini fethetmiştir. 1403 yılında tekrar Denizli'ye dönerek çadır kurmuştur. Timur, bölgeyi Germiyanlılara bırakarak ayrılmıştır. Bölge, 1411 yılında kısa bir süre Karamanoğulları'nın eline geçmişse de, 1429 yılında tekrar Osmanlılara bağlanmıştır.
Kurtuluş Savaşı döneminde, 15 Mayıs 1919'da Yunanlılar'ın İzmir'i işgal etmesiyle birlikte, Denizli'de Müftü Ahmet Hulûsi Efendi liderliğinde Denizli Reddi İlhak Cemiyeti kuruldu. Bu oluşum, Denizli Kuvay-i Milliye'sinin ilk adımlarını atmış oldu. Müftü Ahmet Hulûsi Efendi, Mutasarruf Faik Öztrak, askerlik şubesi Albay Tevfik, 57. topçu alay komutanı Hakkı Bey, Polis Komiseri Hakkı Bey gibi vatanseverler arasında yer alan kişiler, Müdafai Hukuk Cemiyeti'ni kurarak direnişe geçtiler. İlk Menderes cephesinin karargahı, Sarayköy'ün Dailli (Yakayurt) köyünde kuruldu. Yörük Ali Efe ve Yüzbaşı Ahmet gibi önemli isimler cepheye katılarak direnişi güçlendirdi. Daha sonra Demirci Ahmet Efe ve Binbaşı Şükrü Bey'in de katılımıyla birlikte cephe yönetimi güçlendi. Cephenin iaşesi ve muhafız teşkilatı Denizli'de bulunuyordu.
Ancak, 31 Temmuz 1919'da Yunanlılar tarafından Nazilli'nin işgal edilmesiyle cephe Sarayköy ve Menderes'in güneyine çekilmek zorunda kaldı.
12 Temmuz 1919'da Denizli Müdafai Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetleri lağvedilerek Heyet-i Milliye kuruldu. Heyetin başında Mutasarrıf Faik Bey ve Müftü Hulûsi Efendi bulunuyordu. Heyet, ilk toplantısını 18 Temmuz 1919'da gerçekleştirdi ve bir beyanname yayınlayarak 1300'den 1310 Hicri doğumlulara kadar olanları silah altına çağırdı.
24 Haziran 1920'de Aydın Cephesi'nin bozulması sonucu Yunanlılar Buldan'ı işgal etti. Ancak, 4 Eylül 1922 gecesi düşman, Buldan ve çevresinden Alaşehir istikametine kaçarak bölgeden ayrıldı. Bu olay, Denizli ve çevresinin Kurtuluş Savaşı'ndaki önemli dönemeçlerinden biriydi.