İstanbul Boğazı gemi trafiğine tekrar açıldı İstanbul Boğazı gemi trafiğine tekrar açıldı

M.S. 363 yılında Bizanslılar tarafından inşa edilen kale, başlangıçta Süryani piskoposluğunun merkezi olarak kullanılmıştır. Bu dönemde, Kadıköy Konsülü tarafından M.S. 451 yılında alınan bir kararla Hasankeyf Piskoposluğu'na Kardinal unvanı verilmiştir, zira Hristiyanlık bölgede yaygınlaşmıştır.

Surları ve mimarisi

Hasankeyf Kalesi, surları ve mimarisiyle dikkat çeken, ele geçirilmesi zor bir yapıdır ve Bizanslıların doğudaki en sağlam kalelerinden biridir. Aslında "Hısno Koyfa" olarak bilinen kale, bu dönemde dini amaçlar için kullanılmıştır. Ancak, İslam'ın bu bölgede yayılmasıyla birlikte, kale 638 yılında Halit Bin Velid'in komutanı İyaz Bin Ganem tarafından fethedilmiştir. Bu zafer, kaleyi Abbasiler, Mervaniler ve Hamdaniler gibi İslam devletlerinin egemenliğine sokmuştur.

Kale tarihi

Hasankeyf Kalesi'nin tarihi, Bizanslılar döneminden başlayarak farklı medeniyetlerin etkisi altında şekillenmiştir. Hristiyanlık ve İslam'ın bu kutsal mekan üzerinde bıraktığı izler, bugün hala kaleyi ziyaret edenleri etkilemektedir. Tarihi zenginlikleriyle bilinen bu kale, zaman içindeki değişimlere tanıklık etmiş ve geçmişin izlerini günümüze taşımaktadır.

Malazgirt Meydan Muharebesi'nden sonra Anadolu'ya giren Selçukluların hakimiyeti altına giren Hasankeyf Kalesi, Artuk Oğulları Beyliği tarafından önemli bir imar faaliyetine tabi tutularak 1101-1231 yılları arasında başkent olarak kullanılmıştır. Artukoğulları Beyliği'nin bölgeye kattığı değerle Hasankeyf, bu dönemde kültürel ve tarihi zenginliklerle dolu bir merkez haline gelmiştir.

Ancak, 1260 yılında Moğolların istilasıyla karşılaşan Hasankeyf, halkının kaleye ve çevresindeki mağaralara sığınarak Moğol zulmünden kısmen de olsa kurtulmayı başarmıştır. Bu dönemde yaşanan olaylar, Hasankeyf'in direncini ve stratejik konumunu vurgulamaktadır.

Detaylar dikkat çekici

Hasankeyf Kalesi'nin mimarisindeki detaylar da dikkat çekicidir. İki ana kapısı bulunan kalede, doğudaki kapıya "İmam Abdullah Kapısı" ve batıdaki kapıya "Sır Kapısı" denilmektedir. Kaleye ulaşmak için kullanılan basamaklı merdivenlerden, kale duvarlarında yer alan birçok kitabe okunabilir. Ayrıca, su taşıma işlevi gören ve Dicle Nehri'ne inen açık ve gizli iki takviye yol, kaledeki yaşamın sürdürülmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu yolların 200'şer basamaklı olması, kaleye olan stratejik erişimi güçlendirmiştir.

Hasankeyf Kalesi, tarihi boyunca farklı medeniyetlerin etkisi altında kalmış, stratejik konumu ve kültürel zenginlikleriyle öne çıkmış bir yapı olmuştur. Bugün hala ayakta duran basamaklı yollar ve kitabeler, geçmişin izlerini günümüze taşımakta ve ziyaretçilere tarihî bir yolculuk sunmaktadır.

Editör: Sakarya Gazetesi