Polislerin, toplumun huzuru için gece gündüz demeden çalışırken kendi huzurlarını kaybettiğini belirten Baştürk, “Yıllarca görev yapan, hayatını riske atan bu insanlar, en ufak bir hata veya keyfi idari işlemle hayatlarının altüst olabileceğini biliyor. Bir soruşturma, bir sürgün, bir haksız atama… Ve ardından gelen sessiz bir çığlık. Her bir olay, arkasında yıkılmış aileler, yetim kalan çocuklar ve cevapsız sorular bırakıyor” ifadelerini kullandı.
“Laf Değil, İcraat Zamanı”
Baştürk, devletin güvenliği sağlayan personelinin huzurunu ve onurunu korumakla yükümlü olduğunu ancak yıllardır bu konuda somut adım atılmadığını savundu. “Acı haberlerden sonra ezberlenmiş birkaç cümlelik temenniler ve ‘çalışmalar sürüyor’ açıklamaları dışında hiçbir şey yapılmıyor. Ne gerçek bir psikolojik destek sistemi kuruluyor, ne adil bir görev düzeni sağlanıyor, ne de baskı ve mobbingin önüne geçiliyor” dedi.
Polis intiharlarının sadece emniyet teşkilatının değil, tüm toplumun meselesi olduğunu vurgulayan Baştürk, “Her kaybedilen can, kamu düzeninin, adalet duygusunun ve insan onurunun kaybıdır. Polis, bu ülkenin evladı, kardeşi, komşusu, dostudur. Onları umutsuzluğa iten her şey hepimizi yaralar” diye konuştu.
Anahtar Parti olarak bu konunun Meclis’te araştırılmasını ve şeffaf şekilde ele alınmasını talep ettiklerini belirten Baştürk, sözlerini şöyle tamamladı:
“Artık laf değil, icraat zamanı. Her gün sessizce büyüyen bu kara tabloya seyirci kalanlar, yeni bir acı haberde timsah gözyaşları dökmesin. Bu sessiz çığlıkları duymamak, bu ölümlere göz yummaktır.”