Bir kentin yaşamında evsel ve endüstriyel atıklarının, kentsel temizlik işlerinin, suyun, enerjinin, ulaşımın önemi ne ise  yeşil alanlara olan ihtiyacı da odur.
    Kentlerde yaşayanların nüfuslarına göre yeşil alanların bir alt sınırı vardır; kent yönetimlerinin  bu sınırı aşma, kent yaşamını daha da zenginleştirme projelerine  sahip olmaları gerekir.
    Bir yerel seçim sürecinde kentin  yeşil alan sorunu sorgulanmıyor; yapıların hakkını veren, yapılmayanların da gündeme alınmasını zorlayan bir tutum sergilenmiyorsa orada bir eksiklik ve boşluk söz konusudur.
    Önemli bir yerel seçim öncesinde  oy verirken, kenti yönetmeye aday olanların yeşil alan konusundaki bilgileri, fikirleri, projeleri ve projeleri yaşama taşıma planlarını alabildiğine sorgulanmalıdır; özellikle yerel medya bu konuyu  gündemde tutmalıdır.
    Eskişehir’de geçmiş yerel yönetimlerin yeşil alan konusunda bir vizyonları olmuştur. Kenti bir “bozkır şehri” olmaktan çıkararak, yaşanabilir kent haline getirmenin  gereklerinden biri de  yeşil alan konusunda vizyona  sahip olmaktır. 
    Seçim sürecinde  yönetime aday olanlara o verirken  bir dizi sorunun yanıtını aday olanlardan almak kent insanının temel hakkıdır:
•    Dünya genelindeki “kent standartlarına göre”  Eskişehir’deki yeşil alanların durumu nedir?
•    Aday “kent yeşil alanları hafızasına” sahip midir, yoksa genel-geçer sözlerle işi geçiştirmekte midir?
•    Eskişehir’de   “yeşil alan yaratma ve çoğaltmanın maliyeti” hakkında adayların  bilgisi ve fikri var mıdır?
•    “Yeşil alanlar ve  imar planları bağlantısı” bugünkü durumda nedir, bu konuda aday neler yapmayı düşünmektedir?
•    Kentteki yeşil alanların “sürdürülebilirliğin maliyetleri”  hakkında  bilgiye sahip midir?
•    Yeşil alanlarla “kent kent insanı arasındaki etkileşimi”  artırmak için adayın 
geliştirdiği bir düşüncesi  var mıdır?
•    Var olan “yeşil alanların ıslahı ve geliştirilmesi” konusunda  adayın önerileri nelerdir?
Soruları daha değişik alanlara ve konulara odaklayabilir; çoğaltabilirsiniz.
Günlük işlere “inanç sistemini” karıştırmış, doğuştan kazanılan ırk ve inancı öne çıkarmış siyasetin toplumları belalara taşıdığını biliyorum. Bazı çevrelerin kolaya kaçarak insanların inançlarını kullanarak taraftar konsolide etme çabaları nedeniyle, inanç sistemiyle ilgili bir otoritenin, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi İlhamı Güler’in değerlendirmesini ödünç alacağım:
Kur’ an, “Müminlerin  kendi vicdani,iradi inisiyatifleri ile düşünerek( tefekkür, tafakuh, taakul,teekkür, tedebbür, rey, nazar, dinleme…) karar vermelerini, dini-ahlâki hayatlarını oluşturmalarını ister:’Hakkında bilgin olmayan şeyin peşine körü körüne düşme; göz, kulak ve kalp, bundan dolayı hesaba çekilecektir’(17/36). Politik alanda da işlerini ortak akıl (şura) ile çözmelerini tavsiye eder’38, 3/159)” diyor.
Bir kentin bütününü dikkate alarak, hizmet alanlarında bilgisi ve fikri olan yerel yönetim adayını seçerken, düşünce sistemimizin en etkili aracı olan sorgulamayı ihmal etmemeliyiz. İnanç sistemine dayalı bir  tercihimiz varsa, o zaman inancın gerçek kaynağının ne dediğine bakmalıyız.
Adayın “yeşil alan hafızası” hakkında sorgulanmış bilgiye sahip değilsek; adayla ilgili politik söylemin yaratmak istediği algının seline kapılarak oyumuzu verirsek, hem aklın ve düşüncenin hem de inancın söylediklerinden uzaklaşırız.
İyi bir yurttaş, oyunu bilinçle veren bir hemşehri olabilmenin de kendine özgü bedelleri vardır. Bu bedeli ödemeliyiz.