Yerel  yönetim destekli konut arzının  Viyana da  yüzde 60, Paris’te  ise  2001 de yüzde 13, Paris için 2035 de planlanan hedefin  yüzde %35 olacağını paylaşırsak bu yazının merkez düşüncesi daha iyi anlaşılabilir.    
    Bütün dünyada kentlerde yaşamanın maliyeti giderek artıyor.
    Hizmet-odaklı gelişmenin itici gücünü oluşturduğu kentlerde, özellikle orta sınıfın  “kira bedeli”  harcanabilir gelirlerinin büyük bir bölümünü yutuyor.
    Çağdaş sosyal devletin temel görevlerinden  biri  “herkese geçimini sağlayacağı iş bulmak” ise, ikincisi de “barınabileceği konut” sağlamaktır.
    Viyana ve Paris örneklerini dikkate aldığımızda, yerel yönetim için seçim kampanyası yürüten adaylarımıza soralım:
•    İmar planlarında  yerel yönetimlerin konut üretim  alanları belirlenmiş midir?
•    Alanlar belirlenmişse  mevcut  konut stokunun yüzde kaçı  kadar  kamu konutu üretilmesi  hedeflenmektedir?
•    Orta sınıf tanımında, günlük 20 $ ile 100 $  gelire sahip olma  ölçüsü  kullanılır. Aritmetik ortalama 60 $ dolar…Ülkemizde giderek eriyen orta sınıf ortalamanın altında yığılmaktadır. Gelecekte orta sınıfı güçlendirmenin temel araçlarından biri olan yerel yönetim mülkiyetindeki konut arzının artırılmasıdır. Bu konuda   adayların olgunlaşmış fikri, fizibilitesi yapılmış projesi var mıdır?
Yerel yönetimlerin konut stoku yaratmaları ve çoğaltmaları geleceğin önemli hizmetlerinden biri olacaktır.
Yerel yönetim sürecinde konut arzı sorununu gündeme taşımıyorsak, daha öncelikli olan neleri taşıyoruz?
Bir de kendimize ayna tutmalıyız: Yaşadığımız yörenin sorunlarını dert edinmiyor,  sorunları anlamak için kendimize yatırım yapmıyorsak, iyi bir yurttaş, bilinçli bir hemşehri  olduğumuzu söylememizin “anlamı”  var mıdır?
Birey, topluluklar ve toplum olarak  “kendimize ayna tutmak”  çok önemli…
Bir kez daha  Mevlana’nın uyarısını anımsayalım:

“Her gün bir yere gitmek ne güzel?
Her gün bir yere konmak ne hoş?
Bulanmadan, donmadan akmak  ne iyi?
Dünle  beraber gitti, düne ait ne varsa cancağızım
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım! “