Çağımızın temel belirleyicisi eğilimlerinden biri de “kentleşmenin hızlanması”.
Büyük nüfuslar, kıyı ülkelerinde dünyanın diğer ülkeleriyle bağlantı, iletişim-etkileşim ve işbirlikleri yapılabilen en uygun yerlerde toplanıyor.
Ülkemizde kentleşme sürecinin yerleşimi etkilemesinin ilginç örneklerinden biri Samsun’dur.
Samsun’da tarihi kent  olma birikimi vardır; ama organik enerji döneminde Tokat’da ekonomik yaşam daha hareketlidir.
Voyvoda  Hanı’dan  Yazmacı Hanı’na, Taşhan’dan Deveci Hanı’na, Bursa ve Edirne’den sonra en büyük bedestenine Tokat çok önemli bir  kentir; bu kentte dokunan  “cehri bezi”  Petersbug sarayında da  Luvre sarayında da  itibar görmektedir.
Daha iki yüzyıl öncesine kadar  Tokat ticaretin ve zenaatlerin merkezi  konumundayken;  buharlı gemilerin  değiştirdiği   yeni ticaret örgütlenmesine, Orta Karadeniz’de üstünlüğünü Samsun’a kaptırmıştır.
Yeni eğilim, nüfusların büyük çoğunluğunun kentlerde yaşaması  sonucunu yaratmıştır.
Şimdi temel soruyu yöneltelim: Bir  kent yönetimi  “yurttaşın gıda arzı güveni ve gıdanın kalite  güvenirliliği” konusunu kendine dert edinmemişse, sorumluluklarını  tam ve doğru biçimde yerine  getirmiş olur mu?
O zaman yerel  yönetime aday olanlara sormamız gereken sorular vardır:
•    Göreve geldiğinizde  “gıda güvenirliliği”  konusunda var olan yasalarla neler yapacaksınız?
•    Yasal düzenlemeler eksikse yurttaşın çok temel hakkı olan “beslenme kalitesini” artırmak için hangi yasal çerçevelerin oluşmasını sağlamak için çaba göstereceksiniz?
•    Yerel ölçekte çözülebilecek sorunlar ile merkezi yönetimle çözülebilecek sorunlarla ilgili elinizin altında çalışmalarınız var mı?
•    Geçmiş dönem yerel yönetimlerin  beslenme kalitesini artırmaya yönelik aldıkları önlemler, oluşturdukları yapılar, ortaya koydukları işlevler konusunda netleşmiş düşüncelere sahip misiniz? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
•    Kent insanının beslenmesindeki boşlukların neler olduğu, bu boşlukların nasıl doldurulacağına ilişkin ön-hazırlık yaptınız mı?
Önyargılarımızı ve yerleşik doğrularımızı bir yana bırakarak şu sorunun yanıtını verelim: Bu yazı çerçevesinde çok genel çizgileriyle  söylenenler   bir ihtiyaç mı, yoksa  olmayacak duaya  amin  diyen bir fantezi mi?
Soru karşısında  dingin düşünmeye çaba göstererek içinizdeki sese  kulak verin… O ses sizi yanıltmayacaktır.