Bir dostumuz dedi ki: ” Uzun süredir yerel seçimlerde oy verirken nelere dikkat etmemiz gerektiğini yazıyorsun. Verdiğin mesajların bir yerlere ulaşabileceğini düşünüyor musunuz?”
    Okuyucu dostumuz haklı. Bu yazı, yerel yönetim adaylarını seçerken nelere dikkat etmemizi anlatmayı deneyen 16’inçısı. Gücüm yeterse, seçim gününe kadar da yerel yöneticiyi seçerken nelere özen göstermemiz gerektiğini anlatmayı sürdüreceğim.
    Toplumların gelişmişlik düzeyinin ölçülerinden biri de  “ Bilgili ve temas halinde bir halka sahip olmadır”. Birden  çok insana ulaşabilir bir araç kullanan insanların, bildiklerini  paylaşarak çoğaltması  bilgili ve temas halindeki güçlü bir halka giden yolun adıdır.
    Bir başka noktayı daha  paylaşmak isterim: Yerel yönetimlerle ilgili düşündüklerimi paylaşırken güdülendiren etki  “topal karıncanın tavrıdır”.
    Efsaneye göre, Firavun’un  Hz. İbrahim’i  ateşte yaktığını duyan bir topal karınca ağzına aldığı küçük bir damla suyla telaşlı biçimde koşmaya başlamış.
    Karıncanın telaşlı koşuşturmasını görenler sormuş,
-    Neden telaşla koşuşturuyorsun?
-    Duydum ki Firavun Hz. İbrahim’i  ateşe atacakmış. Söndürmek için  su taşıyorum.
Karıncanın durumunu bilen ve görenler :
-    Sen bu halinle oraya yetişinceye kadar Firavun Hz. İbrahim’i çoktan yakmış olur! demişler.
Topal karıncanın yanıtı yerel seçimlerle ilgili yazılarımızın  de merkez düşüncesidir
 Topal karıncanın yanıtı çok nettir:
-    Benim yangın yerine ulaşmam önemli değil. Önemli olan kimden  ve neden yana olduğumu göstermemdir!
Buradaki yazılar, neden, kimden yana olduğumu  yazıyla  belgelendirme çabasıdır.
Seçim sürecinde bir kişiye bile erişebilmeyi yeterli bularak, nelerin nasıl yapılması gerektiğine ilişkin düşüncelerimizi   kamuoyuyla paylaşıyoruz. Politik söylemde neredeyse  yarım yüzyıldır tekrarlanan, üretken olmadığı defalarca kanıtlanmış anlatımdan uzak durmak  gerektiğini düşünüyoruz.
Bu yazıda da seçimde bilinçli oy verecek hemşehrilerin kültür, eğlence, dinlence ve diğer kent mekanlarını sorgulamadan oy vermemeleri gerektiğini anımsatacağız.
Kültürü üreten ve çoğaltan yapıları oluşturmadan yaşanabilir bir kentten söz edebilir miyiz?
Bütün sanatların özgürce uygulanabildiği kent yaratmanın önemini kavramadan ve gereğini yapmadan oyumuz yerini bulur mu?
İspanya’da  Barselona’yı gezerken bir mimarın kent kimliğine katkısının ne demek olduğunu en ince kılcal damarlarınıza kadar hissediyorsunuz?
Kazablanka ve Cezayir’de cami mimarisinin sadece ibaret yeri değil, yaşamın bir parçası olmasını sağlayan  çağdaş sentezinin  birleştirici etkisi karşısında derin bir saygı duyuyor; incelikleri olan, ama  saplantı ve gösterişten uzak yapının çekiciliği sizi  bağrına çağırıyor.
Çağdaş yönetimlerin  herkese karnını doyuracak bir iş, herkesi barınabilecek bir  konut ve herkesi boş zamanında  zihnen geliştirecek  kültür, eğlence ve dinlence  yerleri sağlama sorumluluğu  sosyal devletin kaçınılmaz görevidir. 
Kültür, eğlence ,dinlence ve diğer yaşam mekanları hakkında bir fikri olmayan adaya  oy vermenin ne anlama geleceğini sorgulamak asgari bir yurttaş sorumluluğudur.
Art niyetli  ihanet  üreticilerine  küçük bir sözümüz var: Bu satırların yazarı ,herhangi bir makam ve mevki  talep edecek yaşı çok geçti…Bu yaştan sonra vazgeçilmezliğine  inanmak “egosunu şişirmiş, kibir ve üstünlük inancı bataklığında boğulmuş” olanların işidir. Ama yaşadıkça, kimden ve neden yana olduğumuzu açıkça ortaya koymak da en azından insan olmanın gereğidir.