Yaptığımız tercihler

Abone Ol

Modernizm sonrası aynı kökten beslenen ve hayatımızı düzenleyen o kadar çok lider var ki dünya üzerinde. Mesela Trump, Putin, Orban, Bolsonaro, Morales gibi liderler yakın geçmişte ve bazı benzerleri hala hayatımızın ayrılmaz parçası olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Tüm bu popülist liderler tek bir kavramdan besleniyorlar. Bu da Türkçeye “gerçek ötesi” veya “gerçek sonrası” olarak çevrilen “post-truth” sözcüğü. Kavramının en gerçekçi anlamı aslında “yalanın iktidarı”dır. George Orwell’ın başyapıtı “1984” adlı romanının başkahramanı Winston Smith’in çalıştığı “Gerçek Bakanlığı” ve onun girişinde yazılı olan “Savaş barıştır/ Özgürlük köleliktir/Cehalet güçtür” sloganlarını anımsarsak, büyük yazar tarafından 75 yıl önceden bugünlerin öngörüldüğünü söylemek pekâlâ mümkündür. Hep söylenir demokrasi kulların değil yurttaşların idare şeklidir. Eğer toplum yurttaş olamayıp kulluktan çıkamazsa ve o toplum demokrasiyle idare olunmaya kalkarsa cahil toplum başına kendisine benzer olanı seçer, o da iktidarını elde tutmak için cehaleti yaymaya başlar, yani kendi seçmen kitlesini genişletir. Ve popülist muktedir değişmeyen ilke olarak er ya da geç despotlaşır...
Türkiye’de tüm kuşakların sorunu olarak doğuyu ve batıyı bir noktada buluşturamamak; her ikisine de ayrı ayrı veya aynı anda ait olamamak olarak gören, değeri bugünlerde daha iyi anlaşılan Ahmet Hamdi Tanpınar bunu 1944 yılında yazdığı “Mahur Beste”de şöyle anlatıyor: “Oğlum Behçet, sen bir medeniyetin iflası nedir, bilir misin? İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı yapan manevî kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü? Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Sen cilt yapıyorsun; şiraze nedir bilirsin. Bizde insanoğlu şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığımız zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımız zaman ayrı düşünüyoruz.” Her insan, nasıl tercihlerinin toplamından oluşuyorsa, aynı şekilde bir toplum da tercihlerinin toplamına benziyor, ona dönüşüyor ve sonuçlarını yaşıyor...