-Nihayet bitti, dönüyoruz!..
Bir 10 gündür her şeyi yok sayıp uğraşıp durduğumuz, yaza-çize bitap düştüğümüz bir gündem konumuz vardı:
-Reisicumhurumuz Erdoğan’ın Amerika seyahati ve başkan Trump ile görüşüp görüşemeyeceği…
Aslında konuyu gündeme getiren de CHP’nin “genel reisi” Özgür Özel’di. Ne demişti Özgür Bey, ünlü eylemlerinden birinde?
“-Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD Başkanının mahdumları ile bugün İstanbul’da gizlice buluşmuş, bir takım vaatlerini iletmesi isteği ile birlikte, Amerika seyahati sırasında babasıyla bir araya gelmesine aracılık etmesini talep etmiştir.”
Özgür Özel,(mealen) bu açıklaması bir anda gündeme düşmüştü. Elbet randevu talebinin biçimine yönelik eleştirileriyle birlikte…
Evet sayın Cumhurbaşkanı olağan yıllık Birleşmiş Milletler toplantısı nedeniyle ABD’ye zaten uçacaktı. Gitmişken Trump’tan baş başa görüşme istemesi kadar normal bir şey olabilir miydi?.. Öyle ya bu tür toplantılarda birkaç kez ayaküstü görüşmüşlerdi ama;
-Altı yıllık hasrete son vermek için bundan iyi fırsat olmazdı doğrusu:
Verdim-aldım pazarlığı
Nitekim tüccar oğulun çantasındaki teklifleri “hoş karşılayan NR. Trump ikinci günü isteği geri çeviremeyeceğini anlatan bir ifade ile “Evet, Erdoğan ile görüşeceğim ve aramızdaki konuları konuşacağım” türünde bir ifade ile Oval Dfis randevusunu beklediğini açıklayacaktır.
Sonra bizim medyada bir başka tartışma;
-Türkiye Cumhurbaşkanı ABD Başkanına hangi teklifleri götürüp görüşecekler?
Onlar da parça parça ortaya çıkmaya başlamıştı. Aralarında ilk öneri, 300 kadar Boeing yolcu uçağı alımı mesela!.. Ederi az buz değil: 35 milyar dolar, yani 1.4 trilyon lira.
Yine bir başka uçak, savaş uçağı talebi. Onun ederi de 15 milyar dolar, yani 625 trilyon Türk Lirası.. bunların yanında “çerez” sayılabilecek “verdim-aydım” görüşmeleri var ki, anlar da yarın-bir gün ortalığa saçılacaktır!
***
İki saatten fazla süre pazarlıktan önce “samimi bir ısınma turu” izledik ekranlarda!.. Trump şovu denilebilecek bu gösteriyi biraz şaşkınlıkla izledim! Mr. Trump’ın yanında kimse görünmüyor, Erdoğan’ın yanında ise başını tıpkı sayın Emine Erdoğan gibi bağlamış, hemen hemen aynı şıkla bir bayan.
Samimi söyleyeyim, uzak çekimden Emine hanımın görüntüsü!.. Sonradan anladım ki, o kişi Cumhurbaşkanının “Özel Çevirmeni”dir.
İyi ki Utku’muz var.
Diyeceksiniz ki Erdoğan, Trump derken nereden geldin Utku’ya! Anlayan olmuştur ama yine de açık kimliğini yazalım;
-Milletvekilimiz Utku Çakırözer…
Bu kez, bir önceki yazımızı okuyan olmuştur, deyip devam edelim. O yazının başlığı “Madeni buldu bizim Beylikova” idi. Yine de özetle hatırlatayım:
Sözcü yayın grubunun Washington temsilcisi Serdar Cebe, sayın Cumhurbaşkanı’nın seyahatinden bir beş gün önce geçtiği bir haberde Amerika’nın Beylikova ilçesinde bulunan “nadir toprak elementlerinin” işletme hakkını istediğini duyuruyordu. Konu Eskişehir olunca ben de nedir o elementler anlamında bir yazıyla gündemime almıştım.
Sadece yaygın basın değil, yerel basınımız da pek ilgi göstermedi konuya. Elbet duyarlı yazarlarımız oldu. Örneğin Nefes Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek gibi. Amerika seferini yorumlayan dünkü yazısında “verilip-alınanları irdelerken kısaca bir hatırlatmada bulundu. Şöyle diyordu:
“Bir de Beylikova meselesi var. Çin’den sonra dünyanın en büyük nadir toprak elementleri Beylikova civarındaymış ve ABD bu elementleri almak istiyor. Yakın gelecekte görün nasıl üşüşecek ABD’nin maden şirketleri.”
***
Başka ilgi duyan yokmuş demek konuya, Utku Çakırözer dışında.
-Teşekkürler sevgili Utku….
__________________________