UNUTURSAK YOZLAŞIRIZ

Abone Ol

Adalet...

Hepimizin dilinde, ne çok seviyoruz...

Eskişehir, bir zamanlar Adalet'in başkentiydi. Kurtuluş savaşı günlerinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Yargıtay Eskişehir'deydi. O zamanlar Temyiz Mahkemesi diyorduk. Sonra aldılar Ankara'ya götürdüler.

Yargıtay'ın olduğu yere okul yaptık adına da "Adalet" dedik.

O yıllarda Yargıtay'da görev yapan isimlerden biri de Semercizade Ali Efendi...

Semercizade demelerinin nedeni deve semeri yapmalarından kaynaklanıyor.

1890 yılında doğmuş. Çanakkale cephesinde subay olarak görev yapmış. Saros Yüksek Mahkemesi'nde mümeyyiz görevinde bulunmuş.

Savaş bitince Eskişehir'de bulunan Yargıtay'ta mümeyyiz olarak göreve devam etmiş. Mümeyyizi İyiyi, kötüyü, doğruyu, yanlışı ayıran olarak günümüz Türkçesine çevirebiliriz. Yargıtay Ankara'ya taşınınca, Ali Efendi de, oğlu ile birlikte Ankara'ya gitmiş.

ZİKRİ CEMİL VESİKASI

Emekli olunca Akçoğlan Mahalllesi'ndeki Nakipler sokağının köşesindeki elli metre karelik iki katlı evine dönmüş. Kırk yıllık yargıtayın mümeyyizi üst kattaki odasında lehim işlerine, ufak tefek ev aletlerine başlamış. Cezve, ispirto ocağı, tabak ve çatal gibi şeylerle oyalanmış. Geriye torunu gazeteci büyüğümüz Semih Esen'in elinde bulunan "Zikri Cemil Vesikası" kalmış.

-----

DEDEDEN KALAN

MADALYA

Semih Esen'e bir başka dedesinden annesinin babasından ise istiklal Madalyası kalmış. Sultanzade Hacı Mehmet Efendi'nin, madalyasına gözü gibi bakıyor. Adından da anlaşıldığı gibi Sultandere köyünde çiftlikleri varmış. Taşbaşı'nda da "Sultan hanı" onlarınmış. O yıllarda Yün-Yapak toplayıp ihracat yapıyorlarmış. Eskişehir ingiliz işgali altında olduğu yıllarda milli orduya katılmış. Cepheden cepheye koşmuş.Yunan denize dökülünce evine dönmüş. Mavzeri de yanına getirmiş. Semih Esen, "Ben 1950'lerde 23 Nisan müsamerelerinde efe oldum. Mavzerin süngülerini belime taktım" diye o günleri anlatıyor. Sonra 27 Mayıs olunca mavzerleri, süngüleri toplamışlar.

UNUTTUĞUMUZ TARİHİMİZ!

Kurtuluş Savaşı'nda savaşmış, cumhuriyetin kurulmasında izleri olan Eskişehirli iki insanı sizlere tanıtmaya çalıştım. Bizim tarihimizdir. Son 20-30 yılda bunca yozlaşmamızın nedeni belki de unuttuğumuz, tarihimizdir.

2017 YILINDA

NE YAPAR?

AK Parti Eskişehir milletvekili Emine Nur Günay'ın son derece renkli bir kişiliği var...

Her 29 Ekim bayramı öncesi farklı bir etkinlik gerçekleştiriyor...

Geçen yıl Çifteler'de Sakaryabaşı'nda dalış yapıp, suyun altında Türk bayrağı açmıştı...

Bu yıl ise İnönü ilçesindeydi...

THK tesislerinde yamaç paraşütü ile uçtu ve gökyüzünde Türk bayrağı açtı...

2017 yılının 29 Ekim'in de ne yapar...

Kim bilir belki Frigya Vadisi üzerinde balonla gezer ve yine Türk bayrağı açar! Hem Seyitgazi'yi, hem de Han ilçesini tanıtmış olur...

UYGARLIK YOLUNDA!

Kurtuluş Müzesi'ni gezerken aklıma şu soru geldi...

Eskişehir'in dışındaki illerde İzmir'de, Ankara'da, Samsun'da, Kırşehir'de, Bitlis'te yaşayan insanlara şu soruyu sorsak...

-Kurtuluş Müzesi sizce hangi şehirdedir...

Emin olun, müze açılmamış olsa bile büyük çoğunluğun vereceği yanıtlar arasında Eskişehir yer alacaktır...

Eskişehir artık bir müzeler şehri...

Müzeler uygarlığımızın göstergesi!

Eskişehir "uygarlık yolunda bayrağı taşıyan" şehirlerin başında yer alıyor...

ARADAKİ FARK!

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum...

Kimi milletvekillerine "siyasetçi" diyoruz...

Kimi milletvekillerine "devlet adamı"

Başbakanlar, bakanlar, belediye başkanları için de benzen cümleler kuruyoruz.

Peki neden?

Ya da arasındaki fark nedir?

George Pompidou, bu soruyu iki cümle ile anlatmış.

1-Kendini ulusuna hizmet etmeye adayan siyasetçiye devlet adamı denir.

2-Ulusun kendisine hizmet etmesi gerektiğini düşünen devlet adamına ise siyasetçi.