Umut ve zaman

Abone Ol

Devlet partisi haline gelmiş, devletin tüm kurumlarını ve medyayı ele geçirmiş bir iktidarı seçimle yenmenin pek de mümkün olmadığını artık öğrenmiş olmamız gerektiğini söyleyen bir önceki yazımızı umut kırıcı olarak değerlendirenler olabilir. Elbette gelecek iyi ve güzel günlere olan inancımızı ve umudumuzu asla yitirmememiz lazım. Ancak kuru ve dayanaksız umut da tembelliğe, edilgen kalmaya ve beklentileri tehlikeye düşürmeye neden oluyor. Umut ancak Cumhuriyet devrimlerinden yana aydınlanmacı halk kitlelerinin ayağa kalkması, sesini yükseltmesi ve hayatın her alanında direniş göstermesi ile anlam kazanır. Cumhuriyet’in devrimci ideolojik ortamında yetişmiş özellikle büyük kentlerde yaşayan bilinçli yurttaşlar çoğunluğu, sahip olduğu haklardan ve özgürlüklerden asla vazgeçmeyeceğini her ortamda göstermesi gerekir. Umuda bağlanmak biraz da zaman sorunudur, gün olur koşullar değişir, hiç ummadığınız anda gerçekler ortalığa saçılır, olan biteni algılayamayanlar uyanır, yalnız ve güzel ülkem de adalete, özgürlüğe ve demokrasiye kavuşur. Kim bilir…

Ünlü yazar Stefan Zweig (1881-1942), Atatürk ile aynı yılda doğmuş, savaş karşıtı tutumu nedeniyle Hitler’in gazabına uğramış, Nazilerin Yahudi kitaplarını toplatarak yakmaları ve Zweig’ın da Yahudi kökenli olması ülkesini terk edip önce Londra’ya daha sonra da Hitlerin batıya ilerlemesinden dolayı Amerika, Arjantin, Paraguay ve en son da Brezilya'ya yerleşmesine neden olmuştur. Hitler'in insanları ve onların umutlarını öldürmesi, savaşın sadece milyonlarca ölüm getireceğini düşünmesi depresyona girmesine yol açar. Stefan Zweig, Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 1942 yılında karısı ile zehir içerek intihar ederler. Evlerinde birbirlerine sarılmış vaziyette ölü olarak bulunurlar. Zweig, ölmeden önce yazdığı mektupta intihar nedeni olarak Hitler’in yarattığı kaosun ve faşist düzenin kalıcı olacağına inanması ve bu inançtan dolayı bir büyük umutsuzluk, karamsarlık hissettiğini dile getirmiştir. Ona göre intihar etmek savaşa karşı yapılan en büyük ayaklanmadır. Ancak acele etmese, üç yıl daha bekleyip faşizmin yıkılmasını öngörebilseydi, o hep umut ettiği iyi ve güzel günlerin geldiğini görebilecekti. Umut bitmez! Umut biterse insan biter…