Türk filmi gibi değil mi?

Abone Ol

Çok eskiden, genç bir kadın, kocasını ve küçük yaştaki oğlunu bir daha geri
dönmemek üzere terk etmiştir. Her zaman olduğu gibi bir müddet sonra çevresindeki
insanlar adam yeniden evlendirilmiş, çocuk da üvey anne eline düşmüştür. Türk filmi
gibi değil mi?
Film başlıyor: Annesiz ve zor şartlarda büyüyen çocuk okula başlar. Üvey anne ve
babadan sevgi görmeden büyüyen çocuk derslerinde başarı gösteremez. Çoçuk
derslerini başaramadıkça baba çocuğuna kızarken üvey anne geri kalır mı? O da
çoçuğa bağırmaya ve tartaklamaya başlar. Çocuk bu, böyle aşağılandıkça başarısız
olur, başarısız oldukça da babadan da şiddet görür. Adı bir defa aptala çıkmıştır.
Sonuçta beklenen olur ve baba çocuğu okuldan alıp, bir ustanın yanına çırak olarak
verir. Sevgiden yoksun büyüyen çocuk doğal olarak çıraklığında da bir varlık
gösteremez. Çaresizlik içinde yaşama tutunmaya çalışan çocuğa bir gün, yıllar önce
kendini ortalıkta bırakıp kaçan annesi tarafından bir mektupla bir paket gelir. İşte film
bundan sonra anlam kazanır. Anne mektubunda, oğlunu çok özlediğini, hiçbir zaman
aklından çıkarmadığını, kaderin kendisini öyle davranmaya ittiğini yazıyor ve bir
çeşit özür diliyordu. Gönderdiği paketin içinden de bir keman çıkmıştı. Çocuk gerek
mektup gerekse keman için çok sevinmişti. Ama en önemlisi annesinin onu
unutmamış olması onu son derece mutlu etmişti. Bu arada kemanı da çalmaya
başladı. Kısa zamanda o kadar güzel keman çalmaya başladı ki herkes şaşırıp kaldı.
Başta baba ve üvey anne olmak üzere hemen herkes gelen kemanın sihirli olduğuna
inanmaya başlar. Aptal olarak damgaladıkları çoçuğun yaptıklarına akılları ermez.
Çocuk da giderek keman çalmada daha da ustalaşıyor, adeta kemanı konuşturur.
Hemen herkes bu işin nasıl olduğunu öğrenmek ister. Yakındaki bir kentte yaşayan
bir bilgeye, çocuğun öyküsünü anlatıp, onun bilinen yeteneksizliğine rağmen
kusursuz keman çalabildiğini, kemanda bir sır olup olmadığını sorarlar. Yaşlı bilge şu
açıklamayı yapar. "Kemanda sandığınız gibi bir sır yoktur. Çocuk da sanıldığı gibi
doğuştan kabiliyetsiz değildir. Ama başlangıçta annesi tarafından unutulduğunu ve
sevilmediğini sanarak okulda ve iş yaşamında bir varlık gösterememiştir. Unutulmak
çok kötü bir şeydir. Bütün kabiliyetleri körletir. Ama neden sonra çocuk annesi
tarafından unutulmadığını, sevildiğini öğrenince var olan kabiliyetler yeşermiştir.
Göründüğü gibi kimsesizlik ve horlanmak insanlığı ve insanı bitiriyor. Sevgi ve
destek ise insanı başarıya iletiyor.