TERÖRE ALIŞMAK

Abone Ol


Ankara’da altı ay içinde üç patlama gerçekleşti. Bu patlamalarda 168 vatandaşımız hayatını kaybederken güneydoğudaki operasyonlardan ise her gün şehit haberi gelmeye devam ediyor. Türkiye’nin değişen dış politikası, çözüm sürecinde teröristlerin büyük eylemlere hazırlanması ve teröristlere bu dönemde operasyon yapılmaması nedenleriyle ve Ortadoğu’daki gelişmelerle kendisine destek bulan terör örgütleri her geçen gün daha fazla can alıyor. 90 yıldır Batı’ya yönelmeye çalışan Türkiye Ortadoğu bataklığına doğru sürükleniyor.

Ankara’ya aylardır tecrübeli bir emniyet müdürünün atanmamış olması, Suriye sınırımızda uzun süre sınır güvenliğimizin sağlanamaması, gelen mültecilerin bir kısmının çeşitli terör örgütlerine mensup olmaları, Rusya-Suriye-İran hükümetleri ile yaşadığımız gerilim, bu ülkelerin terör örgütlerine muhtemel desteği, Mavi Marmara’dan sonra İsrail’in PKK’ya destek vereceğini açıklaması ve PKK’nın uzantısı YPG’nin Amerika tarafından açıkça desteklenmesi ve terör örgütü olarak görmemesi PKK’nın bugüne kadar görmediği bir desteği görmesini, bugüne kadar kullanamadığı silahları kullanmasına, istihbari ve lojistik desteğe sahip olmasına yol açtı.

Vatandaşlar artık hayatlarının her anında terörü ve terörden gelecek zararı düşünmeye, büyük şehirlerde okuyan çocuklarının güvenliğinden kaygı duymaya başladılar, özellikle Ankara’da bir araç durduk yere yavaşladığında bile herkeste bir panik hissi yaratmaya başladı. İnternette terör saldırısı yapılacağına dair kaynağı belirsiz birçok mesaj dolanıyor, kaygılarımızı daha da arttırıyor. Teröristler, toplum tam bir patlamayı unutmaya başlamışken yeni bir patlama gerçekleştiriyor, adeta korkularımızı kaygılarımızı yeniliyorlar. Terör psikolojimizi ve kimyamızı bozdu. Çözüm süreci ile toplumda azalan öfke ve kin güdüsü, sivillere yönelik saldırılarla adeta patlama yarattı.

Dünya’da üçüncü kuşak insan hakkı olarak barış içerisinde yaşama hakkı da sayılırken, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Teröre alışmasını, terörü hayatın bir parçası olarak görmelerini beklemek, bu konuda sessiz kalmalarını beklemek mümkün değil. Devlet’in öncelikli görevi vatandaşlarının güvenliğinin sağlanmasıdır. Türkiye’nin kalbinde altı ayda üç bomba patlamışken Ankara’nın terör bilançosu ise Somali’nin başkenti Mogadişu’yu, Afganistan’ın başkenti Kâbil’i ve uzun yıllar terör ve şiddetin sembol ismi olan Lübnan'ın başkenti Beyrut’u geride bırakmışken vatandaşların güvenliğinin sağlanabildiğinden söz etmek imkânsız.

Terörün toplumda yarattığı infial hükümeti TCK ve CMK’daki terörist tanımını değiştirmeye ve teröre yönelik her türlü propagandanın tutuklama sebebi sayılmasına itti. Terörist kavramının değiştirilmesi, teröre destek verenlerin propaganda yapanların tutuklanması ile ilgili yasal çalışmalar başladı. Ancak yasal değişiklikler her zaman yeterli değil.

Terörün bitmesi adına bu kadar kanımız akmışken, ümidimiz terörist canilerin bir an önce etkisiz hale getirilmesi, terörün sadece Güneydoğudaki mücadeleyle değil, şehirlerdeki hücre yapılanmalarının da istihbari çalışmalarla ortadan kaldırılmasıdır.