Sofistler ve retorik

Abone Ol

Seçimler yaklaştıkça siyasetin içine gömülüyoruz, iktidarda kalmak ve görkemli saltanatlarını sürdürmek için yalana, dolana ve halk dalkavukluğuna dayanan zırvaları hem üzülerek hem de hayretle izlemekteyiz. Dün söylenenler bugün geçerliliğini yitirmiş, gerçekler hiçe sayılmış, sadece içi boş ve kandırmaya yönelik laflar siyaset sahnesini doldurmuş durumda. Nedense aklıma felsefe tarihinde Sokrates’ten hemen önce ortaya çıkmış olan “Sofistler” geliyor. MÖ 5. yüzyılda para karşılığında felsefe öğreten gezgin felsefeciler olarak tanımlansalar da aslında felsefenin yön değiştirmesinde Sofistler çok önemli bir rol üstlenmiş önemli ve değerli düşünürlerdir. Felsefenin doğayı merkeze aldığı dönemi bir anlamda değiştirip insanı merkeze koyan düşünceyi ilk üretenlerdir. Bu anlamda Sokrates, Platon ve Aristoteles’in ortaya çıkmalarında önemli katkıları olmuştur. Platon ve Aristoteles Sofistleri haklı olarak eleştirmişler ve itibarlarını yitirmelerine ve Sofist (bilgi öğretmeni) teriminin olumsuz bir anlam içermesine neden olmuşlardır. Bu olumsuz anlam siyasi retorik alanındaki düşünceleri ve bu alandaki etkileri nedeniyledir. Yani Sofist terimine olumsuz anlamı veren “retorik”tir. Hitabet sanatı ya da ikna sanatı diye açıklayabileceğimiz retorik, her sofistin o dönemde siyasete girmeye namzet aristokrat gençlere para karşılığında öğrettikleri bir sanattı…
Retoriğin doğuşu doğrudan demokrasi ile bağlantılıdır. Antik Yunandaki katılımcı demokrasi hem yargı alanında hem de toplum yönetiminde başarılı olabilmek için güzel ve ikna edici konuşmayı gerektirdiğinden zamanla retorik bir sanat haline dönüşmüş, dolayısı ile Ethos, Pathos ve Logos'tan oluşan içeriği de büyük önem kazanmıştır. Ethos; etik sözcüğünden türemiş olup değerler anlamına gelir, erdemi ifade eder. Yani güzel konuşan veya toplum içinde etkin rol almak isteyen kişi belirli bir ahlak düzeyine de sahip olmalı, kitlenin tümünü kucaklamalı ona örnek kişilik sergilemelidir. Pathos; insanın duygulanım alanını ifade eder. Yani arzuları ve duyguları oluşturur. Ancak bu arzular estetikle yoğrulmuş olup, insani değer taşımak zorundadır. Logos; akılla, mantıkla hareket etmek, dünyayı yorumlamada akla dayanmak, hurafe ve safsatalara kulak asmamak anlamına gelir ve yetkin insan olmanın en önemli bölümünü oluşturur. Görüldüğü gibi küçücük sözcükler içinde büyük insan tanımlamaları barındıran, düşünce fırtınaları oluşturabilen içerikleri taşıyabiliyor. Antik Yunandaki katılımcı demokrasinin kalıntılarından olan retoriğin üç boyutu günümüzde de yaşam felsefesi oluşturmada etkin rol oynamaktadır. Bir politikacının hitabeti sırasında konuşmasının içeriğine bakıp iyi insan olup olmadığını, gerçekten halkı düşünüp düşünmediğini bu üç kritere bakıp hemen anlamak olasıdır…