O günleri yaşayanlar hatırlayacaktır.
1989 yılı yerel seçimleri öncesinde, iktidarda bulunan Anavatan Partisi (ANAP), gazetelere büyük puntolarla şu soruyu soran ilanlar vermişti:
“Eli kolu bağlı belediye başkanı ister misiniz?”
Alt metni çok açıktı:
“Şehrinize hizmet gelsin istiyorsanız, ANAP'lı adaya oy verin. Aksi halde hizmet gelmez.”
***
Bu söylem, seçmende ciddi bir antipati yarattı. Halk, hizmetin siyasi sadakate göre dağıtılacağı tehdidini kabul etmedi.
Ve sonuçta, ANAP yerel seçimleri kaybetti. SHP, İstanbul ve Ankara dahil olmak üzere birçok büyükşehir belediyesini kazandı.
***
Yıl 2024.
Bu kez benzer bir söylem, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirildi.
Seçmenden, şehirlerin hizmet alabilmesi için AK Partili adaylara oy vermesi istendi.
Aynı kelimelerle olmasa da, aynı mesajla: “Belediyeyi bize verin ki, hizmet gelsin.”
***
Ancak seçmenin hafızası uzun.
Tehdit ya da şantaj olarak algılanan bu tür siyasi söylemler, bir kez daha ters tepti.
AK Parti, 1989'daki ANAP'ın yaşadığına benzer bir yenilgiyle, CHP’ye karşı büyükşehirler belediyeleri ile birlikte birçok kritik ili kaybetti.
***
Ancak burada önemli bir ayrım var.
1989'da ANAP, seçim kaybetmesine rağmen iktidar gücüne baş vurararak, SHP'li belediye başkanlarının “elini kolunu bağlama” yoluna gitmedi.
Muhalefet belediyeleri, merkezi hükümetin engellemelerine fazla maruz kalmadan işlerini yürüttü.
Sonuç olarak SHP, bir sonraki seçimde bu belediyelerin yalnızca birkaçını güçlükle koruyabildi.
***
Bugün ise tablo farklı.
AK Parti, seçimi kaybettiği şehirlerdeki muhalefet belediyelerine karşı, adeta merkezi vesayet uygulamaları başlattı.
Kaynak kesme, projeleri engelleme, yetki kısıtlama, operasyonlar, tutuklamalar, diğer partilerden seçilmiş belediye başkanlarının AK Partiye katılmalarını baskı altına almalar gibi yollarla belediyelerin “eli kolu bağlanmaya” çalışılıyor.
Bu tutum, belki kısa vadede bazı siyasi zeminleri koruma amacı taşıyabilir.
Ama uzun vadede seçmenin gözünde daha derin bir adaletsizlik duygusu yaratıyor.
***
Eğer bu anlayış devam ederse (gidişata bakılırsa devam edeceğe benziyor), AK Parti bir sonraki yerel seçimde, ANAP’ın 1994’te yaşadığı gibi, sadece birkaç belediyeyi zorla kazanabilecek hale gelebilir.
Hatta belki o bile mümkün olmayabilir.
Çünkü seçmen de tarih de genellikle hep aynı dersi veriyor...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
BENZEMEZ HİÇ KİMSE BİZE!
Yolsuzluklarla ilgili ülkelerin vermiş olduğu değişik tepkiler var…
İşte bu tepkileri açığa çıkartmak için İsveç ve Moldova’da aynı anda birer araştırma yapılmış.
Dünya’daki Yolsuzluk algılama endeksinde İsveç 3'ncü sırada.
Moldova ise 102'nci sırada…
***
Yapılan araştırma sonucunda İsveç seçmeninin, ekonomik gidişat ne olursa olsun iktidarı cezalandırdığını ortaya koymuş.
Bu durum “İsveç seçmeni hep daha iyisini istediği için iktidarların hizmetini beğenmiyor, daha iyisi gelsin düşüncesiyle iktidarı değiştiriyor” şeklinde açıklanmış…
***
Moldova’da yapılan araştırmada ise, eğer ekonomi iyi gidiyorsa yolsuzluk iddialarının seçmen üzerinde herhangi bir etkisi olmuyor. Ekonomi kötü gidiyorsa Moldovalı seçmen iktidarı cezalandırıyor sonucu çıkmış…
Bu durum da “Moldovalı seçmen, ekonomik sıkıntıyı hissetmiyorsa, ülkedeki yolsuzluğun hiçbir önemi yok. Eğer ekonomik sıkıntı cebini etkiliyorsa, o zaman yolsuzluk iddiaları, iktidarı cezalandırmada etkili oluyor” diye yorumlanmış…
***
Yukarıda da söyledik…
Yolsuzluk algılama endeksinde biri 3’ncü, diğeri 102’nci sırada olan 2 ülkede yapılan araştırmanın sonuçları birbirinden çok farklı…
Seçmenin biri: Yolsuzluk iddiası olsun olmasın sırf yenilik için her seçim iktidarı cezalandırıyor.
Seçmenin diğeri: Eğer ekonomi iyiyse yolsuzluk iddialarını önemsemiyor, ekonomi kötüyse, yolsuzluk iddiaları nedeniyle iktidarı cezalandırıyor…
***
Söz konusu araştırmayı okuduktan sonra kendi kendimize “Biz hangisiyiz acaba?” diye düşündük…
İsveç olmadığımız kesin…
Moldova olmadığımız da ortada…
Demek ki, bize özel araştırma ayrıca yapılmalı…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
YAKIŞIR MI YAKIŞIR HANİ...
Eskişehir’de gençler sokakta müzik yapıyor.
Porsuk’un iki taraflı günün her saati gençlerle dolu vaziyette…
Yoldan gelip geçenler ve bir an durup, gençlerin o yaptığı müziği bir süreliğine olsa da dinleme ihtiyacı duyanlar adeta kendirlerini bir festivalin içindeymiş gibi hissediyorlar.
***
Eskişehir’de resmen kimsenin planlayıp, organize etmediği, kendinden gelişen bir Porsuk festivali yaşanıyor.
Hemen her gün insanları gülümseten bir manzara var.
***
Bu aslında bu şehri yöneten belediye başkanlarına da bir mesaj veriyor…
Adı ve tarihi konulmuş olan bir “Porsuk Festivali” gerekiyor bu şehre.
Daha kapsamlı, daha çok katılımlı, daha profesyonelce, daha şık ve daha geleneksel olabilecek bir festival.
***
Yaz bitti. Bu yıl geçti.
Ama gelecek yılın hazırlığı bugünden organize edilebilir.
Bizimki elbette bir öneri.
Yapılır mı yapılmaz mı bilemiyoruz?
Yapılırsa çok da şık olur.