ÖZGECAN'DAN CANSELE

Abone Ol

Özgecan Aslan, Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015'te tecavüz girişimine direndiği için bir minibüste öldürüldü. Özgecan’ın ölümü ülkede infial yarattı, birçok şehirde protesto gösterileri ve yürüyüşler yapıldı. Özgecan’ın ölümünden bir yıl sonra şimdi de KAYSERİ’de  yaşanan öğretmen tecavüzü skandalı Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Kayseri'de lisede okuyan 18 yaşındaki Cansel Buse K. matematik öğretmeni tarafından cinsel tacize uğradı. Olayı herkesin bilmesine rağmen kimse bir şey yapmayınca Cansel Buse K. daha fazla dayanamadı ve intihar etmesi büyük tepki yarattı.

Ancak Türkiye’de Özgecan’da olduğu gibi kadına karşı şiddet vakaları ve Cansel’de olduğu gibi çocuklara yönelik cinsel suçlar bu iki olayla sınırlı değil. Bu iki olay buzdağının sadece görünün yüzü. Türkiye’de sadece 2015 yılında 303 kadın öldürüldü. Üstelik bu 303 kadından 27’si koruma altındaydı. Çocuklara yönelik cinsel suçlarda da tablo kaygı uyandırıcı. TÜİK verilerine göre 2014 yılında 131 bin 172 çocuk bir suçtan mağdur olarak güvenlik birimlerine getirildi. Bu çocukların 1195’i de cinsel suçlara maruz kaldı.

Ülkede kadınların ve çocukların güvenliği bu kadar tehdit altındayken, yabancı gazetelerde dahi Türkiye’ye tatile gelecek olan kadınlara uyarıda bulunuluyorken, gündeme ölümle neticelenmiş cinsel suç mağdurlarının gelmesi düşündürücü. Çocuklara ve kadınlara yönelen şiddetin boyutu, muhafazakâr olduğunu iddia eden toplumun adeta iç yüzünü yansıtıyor. Hala daha toplumun bir bölümü, tecavüze uğramış ve hatta öldürülmüş kadının “o saatte orada ne işi vardı”, “lise öğrencisiymiş ama açık giyiniyormuş” gibi bahanelerle tecavüzcüyü savunmaya, haklı çıkartmaya, en azından mazur görmeye çalışıyor. Tecavüzcüyü aklama çabasının altındaki bilinçaltını değerlendirmeyi siz değerli okuyuculara bırakıyorum.

Suçların önüne geçilmesi için toplumun bir kısmı cezaların arttırılması gerektiğini bir kısmı kısırlaştırmayı, hatta idam cezalarını savunur hale geldi. Cezaların arttırılmasının, caydırıcılık sebebi ile suçlarda bir nebze azalmaya sebep olacağı tartışmasız. Ancak çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet, hukuk sorunu olmaktan çok daha öte sosyolojik bir sorundur, bir kültür ve toplum meselesidir. Toplumda cinsellik halen büyük bir tabu iken, koca bir nesil cinselliği halen porno filmlerden öğrenirken, televizyonlarda evlilik gibi, bir toplumun temel taşı dahi ayakların altına alınırken, bu çağda hala daha çocuk gelinler yaygınken, hala daha zorunlu eğitimi dahi alamayan çocuklar varken suçların önüne geçmek imkansız. Bu listeyi kadınların maruz kaldığı her türlü ayrımcılıkla, eğitimdeki her türlü aksaklıkla, toplumdaki tüm yozlaşmışlıklarla uzatmak mümkün.

Özgecan’dan Cansel’e değişen bir şey yok. Bu gidişle yarına da değişen sadece kadının ismi olacak.