“Özerklik” sözcüğünün Kürt sorunu bağlamında gene çok kullanıldığı bir dönemdeyiz. O sorunlu terim hayatımın önemli sözcükleri arasındadır. Ama, 1960’ların TRT sorunu bağlamında.
O terim yüzünden neler çektim, nasıl işsiz kaldım, nasıl başka ülkeye göç etmek zorunda kaldım… Bunları anılarımın ilk bölümünde anlatıyorum (Babıali’ye Son Tren, İz Kitap, 2024).
Doktora tezim kamusal yayın kuruluşlarının özerkliği üzerineydi. O konuda birçok bilimsel makale de yazdım.
O dönemde “özerklik” kavramına çok önem veriliyordu. Gelmiş geçmiş en iyi anayasamız olan 1961 Anayasası partizanlığa engel olmak amacıyla özerk kamu kuruluşları kurulmasını emrediyordu. TRT de bu kurumlardan biriydi. Kamu yararı gözeten, tarafsız ve özerk bir kurum olacaktı.
“Özerk kamu kuruluşu” merkeziyetçi bir anlayıştan kaynaklanan bizim hukuki ve siyasi anlayışımıza ters düşüyordu.
Nitekim Süleyman Demirel Başbakan olur olmaz İsmail Cem yönetimindeki özerk TRT’ye karşı savaş açtı. “Devlet içinde devlet” mi olurdu! Her konuda olduğu gibi bu konularda da son söz siyasal iktidarda olmalıydı.
Öyle de oldu. Çok başarılı olduğumuz halde özerk davranmaya çalıştığımız için bizi TRT’den attılar!
Anayasa umurlarında değildi. Madem ki güç onlardaydı, allem eder kallem eder istediklerini yaparlardı.
Adam bile asarlardı.
-------------
DEĞİŞEN DEMİREL
Bizim kuşaklarımızın gençliği Demirel’le kavga ederek geçmiştir. Özerk kurum düşmanlığı kavga nedenlerinden biriydi.
Demirel son yıllarında yumuşadı, bilgeleşti. TRT’den attığı İsmail Cem’i Cumhurbaşkanlığı yıllarında Dışişleri Bakanlığına isteyen ve orada tutan odur.
Özerklik düşmanı genç Demirel’i unutmuyor, ama yaşlı ve bilge Demirel’i özlüyoruz. Çünkü bizde siyasetçilerin birçoğu yaşlandıkça bilgeleşeceğine ilkelleşiyor, nobranlaşıyor, acılaşıyor.
Konumuz olan özerkliğe gelince…. Otoriterleşme yolu olarak Erdoğan modelini seçmişe benzeyen ABD Başkanı Donald Trump da ülkesindeki özerk kurumlara karşı saldırıya geçmiş bulunuyor. Bu gibi kurumların başında bulunanları işten atmak için bahaneler uyduruyor. Varsa yoksa Başkanlık, geri kalanların esamesi okunmuyor.
Bu türden uygulamalar o kadar ileri gitti ki, soruyorlar: Yürütmenin gücünün bu kadar ağır olduğu ABD hala demokrasi midir? Yoksa demokrasinin vazgeçilmezi sayılan özerk kurumlar bir fasa fisodan mı ibarettir
----------
KÜRTLERE ÖZERKLİK?
Bu arada Kürt sorununun çözümü için özerklikten medet umanlara gelince…
Onlara “gerçek dünyaya bakın, kendinizi kandırmayın!” derim. Etnik ve coğrafi özerklik tasavvurları gerçekçi değildir. Bence, özgür ve bütünleşmiş Türkiye dışında çözüm yoktur. Ülkenin dört bir yanında yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımızın da böyle düşündüklerine ve hissettiklerine eminim.
Çünkü öbür tür özerkliğin faturası getirisinden çok daha yüksek olacaktır.
Tarihsel deneyimler gönderiyor ki, başlangıçta ne kadar iyimser olunursa olunsun, özerklik girişimleri zamanla güçlü olanların zorla kazanması için kurulmuş tuzaklara dönüşüyor.
Suriye ve Irak’ta oluşturulmaya çalışılan özerk görünümlü Kürt formasyonları günün birinde İsrail eşeği tarafından çekilen Amerikan deve kervanlarına katılmaya zorlanacaklardır.
Başka türlüsü olamaz. Oldurmazlar! Tecrübeyle sabittir!