Bir varmış bir yokmuş, Allah'ın kulu çokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, deve tellal iken pire berber iken, masal bu ya, hayvanlar aleminin kurulduğundan bu yana başı bitten, çevresi itten hiç eksik olmazmış. Yinede kendi yağında kavrulup gider iken bir gün "pat" diye ortadan ikiye bölünüvermiş; iktidardaki hayvanlar ve muhalefette kalanlar. İktidardaki hayvanların Kralı yüzü hiç gülmeyen, hayli sert despot biriymiş, arada bir esip gürlermiş: "Ey muhalefetteki hain hayvanlar, hepinizin sırası gelecek, hepiniz hesap vereceksiniz" diye bağırırmış. Muhalefetteki hayvanlar korkmasına korkarlarmış ama özellikle okumuş yazmış olanlar, bazı gerçek sanatçılar ve ışıktan hoşlananlar yinede bir türlü biat etmezlermiş. İktidar yanlısı hayvanlar ise hiç düşünmez, kralları ne derse anında yaparlarmış. Bazen hafif kıpırdanmalar, sesini yükseltecek olanlar falan olursa da, fazladan bir yemleme ve korkutma devreye girer, hayvancıklar hemen birbirlerine sokulur ve kraldan yana tavır alır, "sen çok yaşa Kralım" deyiverirlermiş. Birde beraberce kurdukları hayvanlar cumhuriyetinde aynı topraklarda kardeşçe yaşamaları mümkün iken, biz başka ırkın hayvanlarıyız diyenlerle, onlara karşı çıkanların savaşı da sürüp gitmekte imiş. Ve de hayvanlar ülkesi o kadar kendinden geçmiş, o kadar gerçeklerden kopmuş ki, "bu savaşa son verin, çocuk ve hayvan analar ölmesin" diyenler soruşturmaya dahi uğrar olmuş. Tabi bu durum en çok da çevrelerindeki sırtlanlar ve çakalların hoşuna gidiyormuş. Çünkü hayvanlar aleminin ülkesi üç tarafı denizlerle çevrili, çok bereketli topraklara ve güzel bir iklime sahipmiş. Tüm çakallarla sırtlanların gözü doğal olarak o topraklardaymış...
Okumuş, yazmış ve dahi azıcık düşünebilen hayvan kesimi bunun böyle gitmeyeceğini, kralın eskimiş, akıl ve bilimin dışında kalmış düşüncelerinin çağın koşullarına yanıt vermediğini, tarihlerindeki Ezop ve La Fontaine gibi büyüklerinden mutlaka ders almalarının gerektiğini söyler dururlarmış. Ama zaten az gören gözleri iktidar nimetleri ile daha da kamaşmış, az duyan kulakları kralın bağırmaları ile daha da sağırlaşmış iktidar yanlısı hayvanlara meramlarını anlatamaz olmuşlar. Artık memleketlerinde başka ülkelerden gelen, göçebe, tarih öncesi dinozor benzeri, hayvansı canlılar bellerine bombalar sararak ikide bir patlatıyor ve genç, yaşlı, çocuk ve dişi hayvan demeden yüzlercesinin ölümüne neden oluyorlarmış. Düşünen, yurdunu seven "hayvan sever" hayvanların, düşündükçe göğsünü sıkıştıran, nefes almasını güçleştiren bu "hayvanlık dışı" durumun böyle sürüp gitmeyeceği ayrı bir gerçekmiş. Ancak hayvanlar alemini yönetenler, daha fazla özgürlük, hukuk ve demokrasi ile sorunları aşabilecekleri yerde, baskıcı ve totaliter bir tavır almaya doğru yönelip, hem hayvanlar aleminin hem kendilerinin oluşacak hüzünlü sonlarını beraberce yazmaya koyulmuşlar... Bir masalın daha sonuna geldik. Gökten üç elma düşmüş, biri hayvanlar alemine, biri tüm hayvan severlere, biride biz bu masalın sonunu beğenmedik değiştireceğiz diyenlere...