Geçtiğimiz hafta köşe yazımı, “bizler 4 Ekimde neyi kutlayacağız?” Sözleriyle bitirmiştim. Evet uzun uzun anlattım önceki yazımda, çıkartılan ucube yasa değişikliğinden sonra, istemsiz doğmanın dışında hiçbir suçu, günahı olmayan canların yaşadıklarını.
Misal, adamın teki, eline dirgeni alıp yavru köpeklerin başına indiriyor, sebebini soranlara ise; “devlet hayvanları öldürmek için kanun çıkarttı” diyor.
Bir başkası kediyi tekmelerle katlediyor, bir diğeri yerden yere çalıyor. Bir başka mahlukatsa, yavru köpeği kuyruğundan tutup yere fırlatıyor, gerekçesi, “bahçesine izinsiz girmiş”. Bunun gibi daha yüzlercesi aklın, mantığın, vicdanın asla kabul etmeyeceği olaylar.
Bunların dışında bazı belediyeler -ki sahipsiz hayvanları koruma yükümlüğü olan kurumlardır bunlar- sözde hayvan barınaklarında, köpeklerin başlarına kürekle vura vura katletme, kalplerine en ucuz yoldan karışımlar enjekte ederek ya da naylon torbalarda havasız bırakarak boğma yoluyla öldürme eylemi yapmaktalar. Yüzlerce katledilmiş masum canların mezarları ortaya çıkarılınca da inkar etmekteler.
Ve tüm bu katliam eylemleri çok ufak cezalarla asla caydırıcı olmayan müeyyidelerle üstü örtülmekte.
Şimdi biz bu durumun nesini kutlayacağız Allah aşkına? Kutlama, sevinçli durumlarda yapılır. Ömrümüzü adadığımız haklı davamızın bu haline ağıtlar yakmak varken kimse bizden kutlama filan beklemesin.
Ama işte tüm masumlarımıza sözümüz var dedik bir kere. Onlar için ses olmaya, onlar için dava takipçisi olmaya devam etmekten de asla vazgeçmeyeceğiz. Ta ki eskisi gibi canlarımızla birlikte, onların gözlerinin içine bakıp, başlarını okşamaya, önlerine sevdikleri yemekleri verip kuyruklarını mutlulukla salladıklarını görene kadar kadar, 4 Ekim bizlerin mücadele andımızı tekrar ettiğimiz gün olarak kalacaktır!