Kadın ve toplum

Abone Ol

İnsanlık yerleşik düzene geçip devletler kurmaya başlamasıyla birlikte kadını erkeğin ardından ikincil varlık olarak gören ve onu dışlayan söylenceleri kulaktan kulağa yayarak zihnimizin ve algımızın sınırlarını belirlemeye çalışmıştır. İbrani mitolojisinde ilk kadın Lilith’dir ve tüm kötülüğün lideri olarak anılır. Kötülüğü itaatsizliğinden kaynaklanır. İnanışa göre Lilith’in itaatsizliğinin nedeni ise Âdem ile eşit olma istemidir. Havva Ademin kaburgasından yaratılarak erkeğe bağımlı hale getirilmiş, ona isyan etmeyecek kadın yaratılmıştır. Ama o da rahat durmamış, yasak elmayı veren yılana kanarak elmayı ısırmış ve insanlığın cennetten kovulmasına neden olmuştur. Kabil’in ikizi güzeller güzeli Aklima yeryüzündeki ilk cinayetin nedeni değil midir? Bu kez güzellik devreye girmiş kadın yine şeytanlaştırılmıştır. Yunan mitolojisi farklı mı? “Tanrıların Armağanı” anlamına gelen Pandora, baş Tanrı Zeus tarafından erkeklere ceza olarak elinde bir kutuyla yeryüzüne gönderilirken asla açılmaması gereken bir kutuyu hediye eder. Ancak Pandora merakına yenik düşer ve kutuyu açar. Zeus tarafından kutuda saklanan hastalık, acı, keder, kıskançlık, kibir, açlık ve ölüm gibi felaketler bir kadın eliyle dünyaya yayılmış olur. Görüldüğü gibi hangi söylenceye el atsanız tüm kötülüklerin anası kadındır. (*)

Darwin’in bilim dünyasına kazandırdığı en önemli kavram “doğal seçilim” ise, ikincisi “eşeysel seçilim” dir. Doğa üremenin başlaması için gerekli eş seçme üstünlüğünü dişilere vermiştir. Onun için hayvanlar aleminin erkekleri dişilerin rızasını almak ve seçilebilmek için daha süslü ve daha çalımlıdır. Yani seçme işi dişide, elenme bahtsızlığı da erkektedir. HBT Derginin son sayısında Prof. Dr. Mahmut Yanar konuya bilimsel yaklaşmış: “Doğanın kadına bahşettiği doğurganlık ve biyolojik zenginlik, tarım toplumundan yani yerleşik düzene geçmeden önce onu toplumda önemli ve saygın bir cins konumuna getirmişti. İnsanoğlunun avcı toplayıcı yaşam tarzından tarımsal düzene geçmesiyle ortaya çıkan mülkiyet ve bununla şekillenen sınıflı toplum, Engels’in deyimiyle kadının tarihi mağlubiyetinin başlangıcını oluşturmuştur. Kadınların toplumsal üretime katkıları, doğasından gelen doğurganlık ve eş seçiminde belirleyici olma rolleri, sınıflı toplumlarda erkeklere yaratılan imtiyazlı alan ile önemini yitirdi. Toplum top yekün dişilden erilliğe evrildi. Sermayeyi korumanın silahlı gücü olan ordu, ataerkil toplum gövdesinin bir çeşit eril cinsel organı haline dönüştü. Tanrıça olan kadının yerini erkekleşen tanrı- krallar aldı. Böylece kutsal olan kadın, ilahlar dünyasından da kovuldu. Devletin reisi olan erkek artık evin, kadının ve çocukların da reisi oldu.” Kadının yer yüzündeki toplumsal serüveni ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Dünyadaki her türlü hak ve adalet tüm insanlar için geçerli olandır. İnsan haklarıyla kadın haklarının birbirinden ayrılmadığı bir siyasal ortamda, cennetin kadınların ayakları altında olmadığı ancak kadın erkek beraberce cennette yaşanabileceği günlere bir an önce kavuşabilmek dileği ile 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz kutlu olsun.  
(*) Gazete Pencerenin 7 mart 2021 tarihli, Ayşe Naz ve Hazal Sezen’in “İlk Kadınlar” adlı makalesinden yararlanılmıştır.