Felsefede “idealizm” kavramı, günlük hayatta sıkça kullandığımız “idealist” sözcüğünün anlamını taşımaz. İdealizm, varlığı düşünceye indirgeyen öğretilerin genel adıdır. İdealizm var olan her şeyi düşünceye bağlayan, insan düşüncesinden bağımsız bir nesneler dünyasının var olmadığını savunan felsefi öğretidir. Vikipedi İdealizmi, felsefede, en geniş anlamıyla, tinsel güçlerin evrendeki tüm süreçleri ya da olup bitenleri belirlediğini savunan tüm felsefe öğretilerini içerecek biçimde kullanılan terimdir, şeklinde tanımlıyor. Platon ise “idealar öğretisi” ile idealizminde babası sayılır…
Platon görünürdeki şeylerin taklitler, hakiki olmayan şeyler olarak ele alır. Bunlar ideaların yansımalarıdır. Dolayısıyla deneyimle elde edinilen herhangi bir bilgi kesin bilgi değildir, görünenlerden sadece kanı oluşturulabilir. Deneyimle edinilen her türlü bilgi eksiktir. İdealar kesinlikle fiziksel değildirler, zamanın ve mekanın dışında olan varlıklardır. Platon’a göre gerçekte var olan varlıklar sadece idealardır. Onlar, insan tarafından ancak mantık ve sezgiyle kavranabilir. Dolayısıyla ideanın bilgisine doğrudan ulaşabilecek olan ruhtur. Ruh zaten doğası gereği ideanın bilgisine sahiptir ve yaşantımız sırasında o bilgiyi anımsar ve açığa çıkarırız. Yani gördüğünüz ve bildiğinizi sandığınız her şeyin aslında bir yanılsama olduğunu iddia eden bir anlatı tarzıdır idealizm…
Gördüklerimizin ve yaşadıklarımızın bir yanılsama olduğu, asıl olanın başka bir dünyada yaşandığı ve ona ancak zihnimizde canlandırarak ulaşabileceğimizin en güzel örneğini Cumhurbaşkanımızın şehit anasıyla yaptığı telefon konuşmasında gözlemleyebiliyoruz. Hani Gara’da bir mağarada rehin tutulan vatandaşlarımızı kurtarmak üzere yaptığımız operasyon sonunda tüm rehineleri yitirmiştik ya, işte Rize’de AKP kongresinden mezarlıkta oğlunun cenaze törenindeki şehit anasına telefonla bağlandı Cumhurbaşkanı ve şöyle dedi: " Ayşe Hanım bizleri duyuyor musunuz? Rabbim sabrınızı artırsın inşallah. Şehidimiz de sevgili peygamberimizin inşallah komşusu olarak bir anneye böyle bir şeref nasip olmaz ama siz bu şerefi yakaladınız. Mekanı cennet olsun…"
Yapılan şey; annenin oğlunun ölümünden şeref duymasını ve mutlu olmasını, aslında oğlunun çok şerefli bir konuma yükseldiğini anlatarak ölümü kutsamaktır. Hayat akıp gitse de idealizmin doruklarından görünen budur. Sorun Cumhurbaşkanı buna inanarak mı dile getiriyor yoksa konumu gereği vatandaşı avundurmak için mi söylüyor? Mesela kendi çocuklarının da şehit olmasını ve sevgili peygamberimizin komşusu olmalarını ister mi? Bunu ben bilemem. Benim bildiğim insan beyninin nasıl da simülasyonlar yaparak kendi konforu için imgeler ve hayaller dünyası yarattığı ve de idealizmin ne kadar kullanışlı ve tehlikeli olduğudur…