Eskişehirspor’un bugününden 35 yıl öncesine, Yılmaz Sezer’e.

Abone Ol


Bu kentin adıyla kurumsallaşmış, “Anadolu’da futbol devriminin öncüsü” olarak kulüpler tarihinde yerini almış Eskişehirspor 51 yılını geride bıraktı.

-Unutulmaz başarıları ve acılı başarısızlıkları ile birlikte.

Aynen geçen sezonda Süper ligden bir alt lige düşmesi gibi…

Aynen daha öncesi sezonlardaki “iniş çıkışlara” damga vuran yönetim hatalarında olduğu gibi…

İnsan ve toplum yaşamında olduğu gibi… Sportif mücadelelerde de olağan karşılanması gereken bir durum var.

-Günahlar ve sevapların birlikte tartıldığı ve tartışılması gereken bir durum…

Bugün için, “klasikleşen Pazar Nostaljisi” yazmayı düşünmüyordum. Ne ki, Engin Bayrı’nın “nostaljiden ders” niteliğindeki dünkü yazısı, bir anlamda düşüncemi sonraki Pazar günlerine ertelememe gerekçe oldu!..

O halde, Engin’in o yazısının ilk bölümü ile başlayalım.

Sezer Başbakan, Amigo Orhan ise…

Başkan Yılmaz Sezer, As Başkan Cahit Fırat ve Çetin Özbek kulüp binasında basın toplantısı yapıyor.

-Tam 35 yıl önce 981-82 fudbol sezonu.

Eskişehirspor ligde kötü bir dönem geçiriyor, kümede kalma mücadelesi veriyor.

Spor basını Başkan Sezer’in söylediklerini not alıyor. O dönemlerde basın toplantılarına katılan bir isim daha var;

-Amigo Orhan!...

Taraftar adına kulübün (yönetimin) icraatlarını yakından takip ediyor. Bazı kulüp yöneticileri ise, bu durumdan rahatsız.

Amigo Orhan’a bu durum sorulduğunda net bir yanıt veriyor;

“-Eskişehirspor Kulübü’nün başkanı, Başbakan. Bense taraftarın temsilcisi olarak Cumhurbaşkanı makamındayım.”

Her şeye rağmen o yıl küme düştü Eskişehirspor. Ancak ne Başkan Sezer bıraktı, ne de Amigo Orhan Eskişehirspor’u;

-Takım bir sezon sonra düştüğü gibi çıkmasını bildi!..

Tam da bu noktada sevgili Orhan Erpek abimiz, mevcut Anayasamızdaki görev tanımlarına uygun olarak nasıl da güzel yorumlamış kulüp başkanı ile kendi konumunu;

-Başkan Yılmaz Sezer yöneten, kendisi de taraftar adına denetleyen, birlik-bütünlüğü sağlamaya gayret gösteren…

Engin Bayrı, yazısının bundan sonraki bölümünde, şimdiki Başkan Halil Ünal’ın “derleyip-toparlayıcı” tavrını da konu ederek, 35 yıl önceden günümüz yönetimiyle birlikte, camiaya da bir tür “görev hatırlatmasında” bulunuyor;

-Camia birlik içinde olursa, düştüğümüz gibi çıkarız!..

Sezer’in başkanlığı özellikli!..

Evet aynen böyle olmuş, düşmüş-çıkmıştık.

Eskişehirspor 51 yılda kaç başkan görmüş, kaç hemşerimiz büyük çoğunluğu ile “gönülden” yönetimlerde bulunmuştur? Özellikle yönetimlerde görev alanları “ince araştırmalar” yapmadan bulup, ortaya çıkarmak mümkün değil.

Kaba araştırmayla başkanların sayısını da, ha deyince sıralayabilmek de…Bir-iki-üç dönem görev yapanlar da var üstelik. Ama iz bırakanları Aziz Bolel’den başlayarak sayabilirim;

-Murat İnce, Celal Sölpük merhumlar ve unutmadan Aydın Beğiter!..

Bu kadar değil elbet. Krizli ara dönemlerde “mecburiyetten ve kolaycılıktan” ötürü yüklenen cefakarların yanı sıra, aynı şekilde kenti yönetmeye soyunan rahmetli Belediye Başkanları da;

-Selami Vardar, Sezai Aksoy ve Aydın Arat…

Ve daha niceleri ve onlara da teşekkürlerle. Ancak onlardan biri var ki, O’nun özelliği başka. Engin’i ve benim anlatmaya, hatırlatmaya çalıştığım gibi;

-Sayın Yılmaz Sezer!..

O da bazılarının yaptığı gibi; başarısız ve yorgun bir sezonun ardından “Benden bu kadar” deyip, çekilebilirdi değil mi?.. Ama öyle yapmadı, şunu açıkladı;

Bu takımı düşürdüğüm gibi çıkarır, öyle teslim ederim kulübü…

Yeni uğraşı, yeni başarı.

Peki, şimdi nerede, ne yapıyor Yılmaz Bey?

Bilenler vardır ama ben yakın dostlarından, dostlarımızdan Beyti Çemen’in bir süre önce “kulaklarını çınlattığımız şekliyle hatırlatayım;

-Eskişehir terk ettikten sonra Sezer Ailesi’nin diğer fertleriyle birlikte Akdeniz sahillerinde gerçekleştirdiği çok yıldızlı otellerden birinin başında…

Bu kadar da değil;

-Manavgat yöresinde ün salan “Rani Çiftliği” ürünleriyle (özellikle başta peynir süt ürünleri) üretken yıllar geçiriyor…

-Sağlıklı, üretken yıllar sayın Yılmaz Sezer…