Duruşmada savunma yapan Ekrem İmamoğlu, "Böyle bir iddianame olamaz. Türk Ceza Kanunu’nda bilirkişiyi eleştirmek, tartışmak için herhangi bir engel ben bulamadım. Bilirkişi ve onların raporları eleştirilmekten muaf değil. Hele ki bize göre tarafsızlığını yitirmiş bir kişi söz konusuysa. İddianameyi okuduğunuzda görüyorsunuz ki bana yapılan suçlama hatalıdır" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılarak tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun bir kısım soruşturmalarda görevli bilirkişiyi hedef göstererek yargı görevini yapmasını etkilemeye teşebbüs ettiği iddiasıyla yargılandığı davanın ikinci duruşması görüldü.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce Marmara Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinin karşısında bulunan salonda görülen duruşmada Ekrem İmamoğlu hazır bulundu. Duruşmaya CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bazı belediyelerin başkanları, Ekrem İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu, eşi Dilek İmamoğlu, oğlu Mehmet Selim İmamoğlu, milletvekilleri ve çok sayıda izleyici katıldı.
Duruşmada kimlik tespiti sırasında Ekrem İmamoğlu eğitim durumunun yüksek lisans olduğunu söyledi.
Duruşmada savunma yapan Ekrem İmamoğlu, "Burada kendi davamı savunurken kalbim elbette başka yerlerde de atıyor. Kalbim Gazze’de ve yardım taşıyan cesur insanlarda. Filonun saldırılardan korunması için her türlü önlemi alma konusunda bu ülkeyi yöneten idarenin de harekete geçmesini diliyorum. Bu ay benim için önemli bir aydı aslında. Çalışma arkadaşlarım İstanbul’da 20’ye yakın kreş, kent lokantaları, hizmet binaları açıyorlar. Hiç durmadan insanlarımıza yardım ve destek olmak adına katkı sunmaya devam ediyorlar. Bu hizmetleri milletimize sunmanın onuru ve gururuyla savunmamı yapıyorum. Açılışlara devam ediyorlar. Ben okul açtım öğretmen yok, cami açtım imam yok, karakol açtım polis yoktu, gelemedi. Yargılanmak istiyorum ben. Ama bakalım görelim yargılanacak mıyız? Bu millet mi yargılayacak bunları yaşayacağız. Avrupa’nın en büyüğü diye yapılmış binaya yargımız sığmıyor. Bu gidişle sığmamaya devam edecek. Konumuz bilirkişi. Bu bilirkişi meselesi çok önemli. Çağlayan Adliyesi’nde 1 yıla yakındır süren bir telaş var. Bir cumhuriyet savcısı telaşla bir iddianame yazmış. Telaşla yazarken çok hata yapmış. Olmaması gereken bir Ekrem İmamoğlu davası daha mahkemenizi göçe çıkarmış ve buraya gelmişsiniz. Adalet Bakanı bir ilçe başkanlığının tabelasının önünde demeç veriyor, ben nüfuz etkilemişim ama. İlçe tabelası önünde basın açıklaması var. Gerçekten böyle bir iddianame olamaz. Türk Ceza Kanunu’nda bilirkişiyi eleştirmek, tartışmak için herhangi bir engel ben bulamadım. Bilirkişi ve onların raporları eleştirilmekten muaf değil. Hele ki bize göre tarafsızlığını yitirmiş bir kişi söz konusuysa. İddianameyi okuduğunuzda görüyorsunuz ki bana yapılan suçlama hatalıdır" dedi.
İmamoğlu savunmasının devamında "Bu ülkenin cumhurbaşkanına başka ülkenin cumhurbaşkanı diyor ki ‘söyledim rahip Brunson’ı bıraktı. Bu ülkenin cumhurbaşkanı da bu sürece müdahale ettiği için övünüyor. Bu bizim utanacağımız bir şey. Bundan daha doğrudan bir müdahaleyi tarih yazmış mıdır acaba? Kaldı ki ne ağır laflarla bırakmayacağını ifade etmişti. İçini acıtmayan biri varsa milletine ihanet eder. Bu ülkenin kurucu partisi CHP’yi kapatmak için bile saldırıyorlar. Saldırsınlar, korkmayacağız. Ben bu milletin insanına güveniyorum. Çünkü tarihin doğru tarafında duruyorum. 86 milyonun tarihin doğru tarafından durması için mücadele ediyorum. Orası bir kişinin mutlakıyet yeri değildir. Hukuksuz devlet olmaz, vatan olmaz, huzur olmaz, güven olmaz, kazanç olmaz, yenidoğan bebek dünyaya vatansız gelmiş olur. Nüfuzumu kullanmışım, şikayet etmişim, bilirkişi davasıymış hadi oradan. Milletimiz açlık sefalet içinde, umutsuzluk içinde. 18 yaşındaki Ekrem’e diploma sahtecilik davası açıyorlar. 18 yaşındaki Ekrem’in cumhurbaşkanı olacağını anlamışlar. Bu şekilde Ekrem’i engellemeye çalışacaksınız. Yok savcıya hakaret davası, yok tehdit davası, yok bilirkişi davası. Benim değil, bizim değil, araçsallaştırılmış yargının trajedisidir bu. Bunun adı Ekrem korkusudur. Beni insanlar çok seviyor, bu bir kişi neden korkuyor acaba. Benden korkusu ne? Korku üzerine diyaloğum olmadı benim. Sevgi üzerine oldu. Milletini sevmek diye bir kanaatleri yok. Karşısı düşman, hain terörist. Başka birine oy verdi diye terörist. Bu milletle niye alay ediyorsunuz. Yazıklar olsun. Son perde ne? Çirkin davası. Bir fuar geziyordum bir vasat siyasetçi sırıtarak bana fuarda laf attı. Bana terörist muamelesi yapmaya çalışıyor. Ben ne demişim, hangi sözlerim ile yargılanıyorum? Bakın bana terörist muamelesi yapan insana ‘sakinleş, çirkin siyasetine devam et sen baya çirkinsin’ demişim. Yazık utanç verici. Bu sözlerim ile hapis ve siyasi yasak ile yargılanacakmışım. Millet ile dalga geçiyor bunlar. Yenildikleri gün yargıyı çirkin siyasete alet etmenin yanlış olduğunu anlayacaklar" dedi.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, İmamoğlu’nun 27 Ocak’ta yaptığı açıklamayla bilirkişi ve yargı organlarının bağımsız ve tarafsız olmadığın yönünde bir kamuoyu oluşmasını amaçladığı anlatıldı. Hazırlanan iddianamede, bu şekilde oluşacak kamuoyu baskısıyla İstanbul Adliyesi ve diğer adliyelerde görülmekte olan çeşitli soruşturma ve kovuşturmalarda yapmakta olduğu resmi bilirkişilik görevinin etkilenmeye çalışıldığı, Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan dava dosyasını etkilemeye teşebbüs ettiği kaydedildi. Soruşturma kapsamında adı zikredilen bilirkişinin ’müşteki’ sıfatıyla verdiği ifadesine de yer verilen iddianamede, müştekinin İmamoğlu’nun açıklamalarıyla bir anda çeşitli basın yayın organları ile sosyal medyada isminin yayınlandığını ve karalama kampanyasına maruz kaldığını söylediği, bugüne kadar hiçbir şekilde hukuksuz işe imza atmadığını, sadece CHP değil diğer partilere ilişkin de birçok davada bilirkişilik yaptığını söylediği ve şikayetinin devam ettiğini söylediği aktarıldı. Hazırlanan iddianamede Ekrem İmamoğlu’nun ’yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs’ suçundan 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Öte yandan iddianamede, Türk Ceza Kanunu 53. maddesinin 1. fıkrasında yer alan kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak, ’sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksun bırakılır" maddesinin uygulanması da talep edildi.