Def-i hacet

Abone Ol

Bir zamanlar ulus olmanın, devlet olmanın önemli bir unsuru olarak görülen kültür ve din faktörleri süreç içerisinde aynı devletin yok olmasına yol açabiliyor. Kuruluş aşamasında toplumu bir arada tutmaya yarayan ögeler, eğer oluşturduğun ulusun bireyleri köylülüğü aşamıyorsa, iyiniyetle kurguladığın çarklar zamanla tersine işleyebiliyor. Tarihte hep aynı şey görülüp sınanıyor; zamanla yani bulunduğun çağla ters düşmek yok olmanın en büyük nedeni olarak beliriyor. Yaşadığı çağa ters düşmenin başını çekenler belki bir süre saltanat içinde yaşıyor ama yıllar sonra insanlığın ona biçeceği değer sanıldığı kadar kıymetli olmuyor. Neyse bunlar derin konular, gelin ben size güzel bir öykü anlatayım…
Osmanlı padişahı III.Mustafa saltanatına çok düşkün biriydi. Laleli Camii'ni inşa ettirirken, bölgede yaşayan Laleli Baba isimli bir bilge ile tanışmıştı. Onun sohbetinden çok etkilenmiş ve sık sık danışma ihtiyacı duymuştu. Padişah bir gün Laleli Baba'ya “Söyle bakalım Laleli baba, bu dünyada en mutlu şey nedir acaba” diye sordu. Laleli Baba düşünmeden cevap verdi. “Bu dünyada en mutlu şey yiyip içtikten sonra sıkıntısız biçimde def-i hacetini yapabilmektir sultanım.” Padişah bu cevaptan hiç hoşnut olmadı. Öyle ya, onca bilim irfan sahibi olan, sözleriyle herkesi etkileyen bir bilge nasıl böyle sıradan bir cevap verebilirdi. Sinirlendi ve sarayının yolunu tuttu. O giderken Laleli Baba'nın yüzünde anlamlı bir tebessüm vardı. Birkaç gün sonra padişah fena derecede kabız oldu. Bir türlü def-i hacet yapamıyordu. Saray hekimleri ne yapsa ne etse nafile. Şifacılar, okuyucular, üfleyiciler ne deneseler çaresiz. Sultan hazretleri midesinde şişlik, bağırsaklarında ağrı ile acı içinde kıvranıyordu. Sonunda Laleli Baba'ya sığınmak zorunda kaldı, vezirleriyle birlikte Laleli Baba'nın fakirhanesine gitti. “Kurtar beni Laleli baba, kurtar bu dertten, ne dilersen dile” dedi Sultan III.Mustafa. Laleli Baba, padişahın birkaç gün önceki tavrını unutmamıştı. “Kurtarırım ama karşılığında çok şey isterim” dedi. Padişah çaresiz, “yeter ki kurtar, saltanatımı vereyim sana” diye yalvardı. Laleli Baba birkaç bitki karışımı söyledi, biraz okuyup üfledi, “bu akşam def-i hacetinizi yaparsınız, yarına bir şeyiniz kalmaz” dedi. Hikâye bu ya, dediği de oldu. Padişah o akşam dakikalarca def-i hacetini yapıp ıstıraptan kurtuldu. Ertesi gün Laleli Babayı huzura çağırdılar. Padişah, “beni kurtardın, sana söz vermiştim, buyur saltanatımı” dedi. Laleli Baba baktı padişahın ve çevresindekilerin yüzüne ve söyle konuştu: “Bir saltanat ki bir def-i hacet kadar değersizdir, böylesine ucuz bir saltanat bana da lazım değildir...”