Çin'i mühendisler yönetiyor, ya bizi?

Abone Ol

Açıköğretim sisteminin uygulamaya başlayacağı yıllarda Yılmaz Büyükerşen ile Hüsnü Can Başer Çin’e gider…
Çin’de, Açıköğretim’in benzeri bir modelin uygulamaya konulduğunu öğrenmiş ve inceleme gereği duymuşlardır.

***

Fabrika işçileri öğlen ve akşam paydos ettiklerinde yemekhanelere alınıyor, yemekhanelerin dört tarafında büyük televizyonlar… İşçilerin önünde defter ve kalemler… Bildiğiniz televizyondan ders gördüklerine şahit olurlar.

***

Çin, o yıllarda son derece kalabalık ve fakir bir ülkedir…
Ancak…
Mesai aralarında işçilere verilen eğitim, bildiğiniz mühendislik eğitimleridir...

***

O sırada ilginç bir olayla karşılaşırlar.
Ortalıkta kimonolarla dolaşan kadınları görürler.
Sorduklarında, Japonya’nın ünlü ve pahalı bir markasının defile ve tanıtımlarının yapıldığını öğrenirler.

***

Büyükerşen ve Başer, kendilerine refakat eden Çinli eğitimciye dönüp:
“Japonlar sizden bir hayli ileride galiba? Baksanıza markalarını tanıtmaya buraya kadar gelmişler” dediklerinde Çinli eğitimci şöyle cevap verir:
– “Şimdilik öyle. Fakat bizim başlattığımız bu eğitim modeliyle göreceksiniz; 10-15 yıl sonra dünyada sadece bizim ülkemiz konuşulacak. Her alanda Çin, dünyanın en önde gelen ülkesi olacak. Buna emin olun.”

***

Çinli eğitimcinin Büyükerşen ve Başer’e söyledikleri süreç içinde yavaş yavaş gerçekleşmeye başlar.
İşte o Çin, bugün dünyanın en güçlü iki ülkesinden biri.
Ve bunu, ta o yıllarda başlattığı eğitim seferberliğine borçlu.

***

Biz, eğitimi önceleyen bir yönetim anlayışıyla bir ülkenin 15-20 yıl içinde dünyanın en güçlü ülkesi olabileceğini Çin ile görürken; eğitimi öteleyen bir yönetim anlayışıyla bir ülkenin 15-20 yıl içinde ve neredeyse her alanda dünyanın en kötü sıralamalarına düştüğünü ülkemizde gördük, iyi mi?..

***

NOT – Çin’in, eğitimi önceleyen yönetim anlayışıyla, başta teknoloji olmak üzere hemen her alanda dünyanın en iyi iki ülkesinden biri olmasında; ülkenin lideri ve polit büroda bulunan 5 üyesinin mühendis kökenli, yani teknik adam olmasının büyük payı var.
Bizde ise mühendisleri bırakın devlet yönetiminde, en çok ihtiyaç duyulan belediye meclislerinde bile tek tük görüyor, hatta hiç göremiyoruz...

PAYLAŞIMLARINIZ MUTLULUĞU ARTTIRSIN...

Facebook çalışanı olan araştırmacılar, milyarlarca duygusal içerikli mesajı irdelemiş.
Duyguların nasıl yayıldığını anlamak için yağmur örneğini alıp, yağmur yağdığında güncellemelerin nasıl geliştiğini takip etmişler.

***

Önce, yağmurlu ve kapalı havaların olduğu yerlerde negatif mesajların yüzde 1,16 arttığını ve pozitif mesajların yüzde 1,19 oranında azaldığını saptamışlar.
Sonra yağmurdan etkilenenlerin, havanın o kadar kötü olmadığı başka kentlerde yaşayan arkadaşlarının durumunu incelemişler.
Sonuç ne mi olmuş peki? Her bir olumsuz mesaj, bu kişilerin arkadaşları arasında olumsuz içerikli güncellemelerin oranını normal düzeyine göre yüzde 1,29 artırmış.

***

Şaşırtıcı olan, mutlu mesajların etkisinin daha güçlü olmasıymış. Eğer bir kullanıcı neşeli bir mesaj koyarsa, bu dostları arasında olumlu mesajlarda yüzde 1,75 oranında bir artış yaratıyormuş.

***

Bu konuda yapılan araştırmanın sonuçlarını yazan ekip şöyle diyor:
“Sonuçlar, duyguların sosyal medya iletişim ağlarından geçerek büyük ölçeklerde duygu birlikleri yarattığını, mutlu ve mutsuz insan kümeleri oluşturduğunu gösteriyor.”

***

Araştırma sonuçlarına göre, Facebook’ta olumlu mesajlar çevrenize ve arkadaşlarınıza yine olumlu olarak yansıyor.
Aynı durum olumsuz mesajlarda da geçerli oluyor. Ancak daha ilginç olanı ise, olumsuz paylaşımlara yapılan olumlu yorumların kişilerin düşüncelerini pozitif yönde değiştirebildiğini gösteriyor.

***

Hani mutsuz olduğunuz günlerde herkesin mutsuz olmasını isteyerek olumsuz paylaşım ve yorumlar yapıyorsunuz ya; yapmayın...
Paylaşımlarınız ve yorumlarınızla hem kendinizin hem de herkesin mutluluğunu artırın.

***

İyi hafta sonları...

YAKINDA DAİRE BAŞKANI YA DA GENEL MÜDÜR OLURSA KİMSE ŞAŞIRMASIN...

Yaptığı konuşmalarda Atatürk’e hakaret eden Mustafa Demirkan, Eskişehir’e gelmiş.
Eskişehir Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın, Mustafa Demirkan ile yemekte aynı masaya oturmuş.

***

Şimdi, bir Milli Eğitim Müdürü’nün Atatürk’e hakaret eden biriyle aynı masada oturmasına tepki gösterenler, müdürü istifaya davet ediyor.

***

Halbuki tepki gösterenlerin belki haberi yok ama Milli Eğitim Müdürü, Atatürk’e hakaret eden şahısla aynı masada oturarak belki de daire başkanlığını garantiledi!
Tepki gösterenler tepkilerini biraz daha artırsa, genel müdürlüğe kadar gider bu iş!
Zira...
Artık bürokraside terfi işleri, bu tür manzaraların ortaya çıkmasından ve ortaya çıkan tabloya gösterilen tepkinin şiddetinden geçiyor!

***

O yüzden...
Milli Eğitim Müdürü Sinan Aydın’ı yakında bakanlığın daire başkanlığı ya da genel müdürlüğü pozisyonunda bir görevde görürseniz şaşırmayın...
Ne de olsa terfi edecek kriterleri yerine getirmiş!
Hem Atatürk’e hakaret eden biriyle aynı masada görülmüş, hem de bu yaptığı nedeniyle karşı cephede tepki görmüş!