CHP'nin bu kafalardan kurtulması lazım

Abone Ol

Eskilerin bir sözü var…
“Keramet-i kendinden menkul, kifayetsiz müsterih”

***

Genelde, “Gereksiz özgüveni olan, bir şekilde veya hasbelkader gelebildiği görev nedeniyle kendini çok önemli zanneden, aslında etkisiz, yetersiz ve hatta beceriksiz” insanlar için kullanılan bir söz bu…

***

CHP içinde son yaşanan olaylara yakından baktığınızda, olaylara neden olanların aslında bu tanıma tıpatıp uyan insanlardan kaynaklandığını görebiliyorsunuz…

***

Nasıl bir gereksiz özgüvene sahip oldularsa artık, her biri adeta koca asırlık partinin kendileri sayesinde ayakta durduğunu falan zannediyor.
Partide her şeyin kendileriyle başlayıp kendileriyle biteceğine öylesine inanmışlar ki, binlerce insanın bazı değerlere sahip çıkma, bazı hassasiyetleri koruma adına CHP’ye verdikleri oyların bile kendileri sayesinde verildiğini düşünüyorlar…

***

Artık nasıl bir psikoloji içindelerse her biri, “Gidersem kaybeden ben değil, parti olur” kafası yaşıyor.
Koca partinin kendilerine öylesine mahkûm olduğu fikrine kapılmışlar ki, her fırsat bulduklarında ya da her kafaları bozulduğunda partiyi cezalandırabilecek etki ve güçleri olduğunu zannediyorlar…

***

Bana kalırsa bu keramet-i kendinden menkul, kifayetsiz müsterih insanların bu kafadan acilen kurtulması lazım.
Ya da…
CHP’nin bu kafalardan!

BİR TANE DE POZİTİF HABER OLMAZ MI?

Hayat pahalılığı dayanılır gibi değil…
Gelir adaletsizliği adeta dibe vurmuş.
Borçlar, alınan başka borçlarla kapatılıyor.
İğneden ipliğe her şey sürekli zamlanıyor.

***

Ücretler son derece yetersiz.
Elektrik, su ve akaryakıt fiyatları sık sık zam görür hâle geldi.
İşsizlik çığ gibi büyüyor.
Tarım ve ticaret zor günler yaşıyor.
Maaşlarla ay sonu bir türlü gelmiyor.

***

Emekli perişan, işçi perişan, işsiz perişan, köylü perişan.
Küçücük bir grup her geçen gün zenginleşiyor, kocaman bir grup her geçen gün fakirleşiyor.
Nereye baksanız, nereden tutsanız ekonomide iç karartıcı günleri yaşıyoruz.
Ekonomide böylesine yaşanan iç karartıcı tablo karşısında insan, ufak da olsa iyi bir haber duymak istiyor…
Şöyle tüm karamsarlığı içinden atıp umutlanacağı pozitif bir haber…
Maalesef o da yok…

***

Seyahate giden ev sahibi telefon açmış, bahçıvanla konuşuyor:
— Nasıl, her şey yolunda mı?
— Yolunda… Küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum.
— Neden kırıldı?
— Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı.
— Nee! Köpeğim mi öldü?
— Maalesef, havuza düştü.
— Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?
— Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı.
— Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?
— İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular.
— Neee?! Evde yangın mı çıktı?
— Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış.
— Annem mi öldü? Yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?
— Haklısınız da… Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş.
— Yahu hiç pozitif bir haber yok mu, adam sende?
— Var efendim… Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya… Sonucu geldi, pozitif…

***

Umarım fıkra hafta sonu neşeniz olur.
Umarım özellikle ülke ekonomisinde pozitif haberler alacağınız günleriniz, günlerimiz olur…

HER SEÇMEN KENDİNİ SEÇER!

Tanıdığım çok değerli bir hocamın bir tespiti vardı...
***
“Her seçmen aslında kendini seçer” diye başlayan tespit şöyle devam ederdi:
“Tavuklar tavukların, koyunlar koyunların, bukalemunlar bukalemunların, hırsızlar hırsızların, sapıklar sapıkların, zenginler zenginlerin yanına gider.
Sadece şartlanmış yoksullar zenginlerin yanına giderler.
Çünkü sınıflarını bilmezler!”
***
Bu tespitin ne denli doğru bir tespit olduğunu hemen her gün yaşanan olaylar bana bir kez daha ispatlıyor.