Bir ekonomide sefalet endeksi nedir?

Abone Ol

Bir ekonomide “işsizlik” ve “enflasyon,” ülke ekonomilerinin karşılaştığı en büyük sorunlardandır. Enflasyon ve işsizlik oranlarının oluşturduğu göstergeye “Sefalet Endeksi” denir. Endeks, enflasyon ve işsizlik oranının aynı anda yükselmesinin yanı sıra, işsizlik ve enflasyon oranından sadece birinin artmasından da kaynaklanabilir. Teknolojik gelişme ve atıl durumda olan kapasitenin kullanılmaya başlanması enflasyon oranını azaltırken, işsizlik oranını değiştirmeyebilir. Teknolojik gelişme ve atıl kapasitenin kullanılmaya başlanması sonucunda üretim artar.
Üretiminin artması, enflasyonu azaltırken, teknolojik gelişme işgücü verimliliğini artırdığı için işsizlik sorunu ortaya çıkar. Sefalet endeksindeki değişim, işsizlik oranındaki değişimden de kaynaklanabilir. İhracat odaklı büyüme modelini kullanan ülkede ihracat için gereken hammadde, ara malı ve yatırım mallarının yeterli olmaması, bu malların ithal edilmesine yol açarak ihracatla birlikte ithalatta artışa yol açar.
İthalat ve ihracatta oluşan artış işgücü talebini artırır. İşgücü talebindeki artış, işsizlik oranını düşürür. İhracatın artmasıyla ekonomik büyümede yükselme olan ülkelerde enflasyon oranı, ekonomik büyümeden sınırlı oranda etkilenebilir. Döviz kurundaki artış, ithalattaki fiyatları artırıp, üretim maliyetlerini olumsuz etkileyerek enflasyonu tetikler.
Sefalet Endeksi; 1960’lı yıllarda Amerikalı iktisatçı Arthur Okun tarafından geliştirilmiş olup, enflasyon ile işsizlik oranının toplamını açıklar. Enflasyonun artması yaşam maliyetini artırırken, işsizliğin artması kazanç sağlayamayan insan sayısını arttığı için sefalette yol açar. Bu endeks, 1999 yılında Nobel Ödüllü ABD’li iktisatçı Robert Barro tarafından yeniden düzenlenip formülü değiştirilmiştir.
Borro, enflasyon oranı ve işsizlik oranına uzun vadeli tahvil faizi ile büyüme oranını da eklemiştir. Böylece Barro Sefalet Endeksi (Barro Misery Indeks: BMI) ismini alan endeks şöyledir: BMI = (Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranı + Faiz Oranı) – Büyüme Oranı. Ekonomi büyümüş ise, oranın düşmesi gerekir. Büyüme oranının pozitif olması sefaleti düşürür. Büyüme oranı negatif ise, bu oranın da toplamaya eklenmesi gerekir. Negatif büyüme, sefalet artışına yol açar. Burada faiz oranı, uzun vadeli tahvil faizi olup, Türkiye açısından geçerli olan 10 yıllık Devlet Tahvilinin faizidir.
Sefalet Endeksi, ABD ekonomisi dikkate alınarak hazırlanmış ve yakın tarihe kadar sadece ABD ekonomisine uygulanmıştır. 2000’li yılların sonlarında John Hopkins Üniversitesi’nden Steve Hanke, Robert Barro’nın BMI ismiyle geliştirdiği Endeksi değiştirerek başka bir sefalet endeksi oluşturmuştur. Hanke’nin endeksinde olan ilk 3 bileşen (enflasyon, işsizlik ve faiz oranlarının toplamı) değişmeyip aynı kalmış, sadece son bileşen değiştirilmiştir. Hanke geliştirdiği son endekste bu 3 bileşenin toplamından kişi başına düşen GSYİH’deki yıllık değişim oranını çıkartmıştır. Sefalet endeksini artıran bileşenler; işsizlik ve enflasyon oranı ile faiz oranlarındaki artıştır.
Türkiye ekonomisi, dış finansmana fazlasıyla bağımlı ülke ekonomileri arasındadır. Bu durumda dövizde oluşacak dalgalanmalar, ekonomiyi etkiler. Döviz kurunun yükselmesi, enflasyon oranını artırır. Bu durumda endeksteki enflasyon oranını düşürmenin yolu TL’nin değerinin düşmesini önlemektir. Bunun yolu; risk yaratıcı, yabancı yatırımcıyı tedirgin eden hamlelerden kaçınmaktır. Bu şartın sağlanması ile kurlar ve dolayısıyla enflasyon dengede tutulabilir. Enflasyon dengede tutulursa, faizlerde düşüş olabilir. İşsizlik oranını düşürmek, büyümenin daha fazla istihdam oluşturabileceği alanlara yönetilmesinden geçer. Bir ekonomide sefalet endeksini artıran bileşenler, işsizlik ve enflasyon ile faiz oranlarındaki artıştır. Bu 3 kalem ekonomiyi olumsuz yönde etkiler.
Türkiye ekonomisi, dış finansmana bağımlı ülke ekonomileri arasındadır. Bu durumda dövizde oluşacak dalgalanmalar Türkiye’yi etkiler. Döviz kurunun yükselmesi ya da Türk lirasının değerinin düşmesi, enflasyonu artırır. Bu durumda endeksteki enflasyon oranını düşürmenin yolu, Türk lirasının değerinin düşmesini önlemektir.
Bunun en önemli yolu ise; risk yaratıcı, yabancı yatırımcıyı tedirgin eden hamlelerden kaçınmaktır. Bu şartın sağlanması ile kurlar ve enflasyon dengede tutulabilir. Enflasyon dengede tutulursa, faizlerde düşüş sağlanabilir. Endeksteki bir diğer kalem olan işsizlik oranını düşürmek, büyümenin daha fazla istihdam oluşturabileceği alanlara yönetilmesinden geçer. Bu da, Türkiye’de inşaat yatırımından daha çok sanayi yatırımına yönelmeyi gerektirir.