Baltanın sapı!

Abone Ol

Avcı-Toplayıcı insan gurupları, kabileler, feodal beylikler, Din-Tarım İmparatorlukları gibi insanların bir araya gelip organize oldukları, güç oluşturdukları toplulukların hepsi yaşadıkları çağın dışına düştükleri için şekil değiştirmek zorunda kalmışlardır.

Bulunduğunuz çağa ayak uyduramıyorsanız tarihten silinmek zorundasınız. Aynen evrim kuramı gibi, uyum sağlamayan yok olur. Avcı-Toplayıcılar neolitik dönem ile tarım topluluklarına, “araziler benimdir” deyip çevresini çitlediği toprağa yani üretim araçlarına sahip olanlar feodal beyliklere dönüştü. Daha sonra tek tanrılı dinlerin de yardımı ile imparatorluklar ve sultanlıklar yaratıldı. Tüm bu değişimler zamanın üretim ilişkileri, teknolojisi ve bilimsel gelişimlerine ayak uydurulamaması sonucu oluştu. Din-Tarım imparatorlukları endüstri devrimi karşısında yenik düşmüş, teknolojik olarak gelişmiş emperyalist ülkeler çağın dışında kalmış ülkeleri yalayıp yutmuştur. Zamanımızda birey kitleselleşiyor, kitleler kendi diktatörlerini yaratıyor. Buna sosyal medya ile satın alınmış medya yardım ve yataklık ediyor. Koyu bir karanlık çöküyor insanlığın üstüne. Yapay Zekâ yardımıyla yeni ve daha korkunç bir totalitarizm palazlanıyor. Bize hâlâ “birey ol” ve aydınlanmanın mottosu olan “kendi aklını kullanma cesaretini göster” demek kalıyor. Tiranlar kötülükleri iyilik için yaptıklarını söylerken, iyiliği ise mutlaka gizledikleri bir kötülük için yaptıklarını hiç unutmadan, inadına yaşamaya devam ediyoruz…
Düşünceyi yasaklayamazsınız, beyin düşünce üretir, ancak kimin ne düşündüğünü anlayamazsınız. Düşünce dışarıdan okunamaz, ancak düşünce ifade edilemez ise bilinemez ve düşünce olmaktan çıkar. Bu da demektir ki, ifade özgürlüğü yoksa ülkenizde düşünce özgürlüğü de yok demektir. İfade edeni içeri atarsan sen de çağın dışına savrulursun. Muhyiddin Arabi şöyle söyler: "Anlam, dinleyene aittir." Doğru ya, herkes kendi penceresinden bakıyor dünyaya ve algısı sadece penceresinden gördüğü manzarası kadar oluyor. Charles Bukowski’nin günümüz demokrasilerini anlatan şu sözleri tekrar aklımıza düşüyor: “Orman talan edilirken ağaçlar hala baltaya oy veriyordu. Baltanın sapı da tahtadan olduğu için ağaçlar baltayı kendilerinden sanıyordu.” Bu kez yazıyı kötümser bitirmeyelim de bazı dostlarımızı üzmeyelim. O zaman Yaşar Kemal’e kulak verelim: “Yaşam umutsuzluktan umut üretmek demektir. İnsanlık umutsuzluktan umut üreterek bugünlere gelmiştir…”