İşe bak, 2025 yılında da Kıbrıs yazısı yazmak varmış!
Köşe yazarlığı yaptığımız yıllarda bu türden yazılara burun kıvırırdık. Çünkü geçmişte en az 50 yazı yazmış olurduk ve bu türden yazıların fazla okunmadığını da bilirdik. Kıbrıs konusunda söylenebilecek yeni bir şey kalmamış gibi gelirdi bize.
Ama konu yakamızı bırakmazdı. Aşağı yukarı aynı şeyleri söylemek üzere bir kez daha masaya otururduk.
ANNAN GÜZEL Mİ?
Doğrusu ya, 2004 yılında epey ümitlenmiştim. Çünkü işin içinde o zaman Türkiye’nin çağdaş uygarlıkla bütünleşmesinin son evresi olarak gördüğüm Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi vardı içinde. Türkler Annan planına “evet” diyerek toprak ve yetki bırakacak, Rumlar da “evet” diyerek adada Türklerin de bulunduğunu nihayet kabul edecekti.
Adanın tamamını isteyen şoven Rumların yanı sıra, planın Rum yanlısı olduğunu olduğuna inanıp “ANAN güzel mi?” diye yazı yazanlarımız çıktı.
Öyle ya da böyle, sonuçta hem federal Kıbrıs’ın hem de Türkiye ‘nin Avrupa’ya alınacağı sanılıyordu.
Ve böylece uzun yıllardır dillere pelesenk olan Kıbrıs sorunu çözülüyordu.
Ama kazın ayağı öyle çıkmadı: Hayret ki ne hayret! Rumlar açık farkla hayır, Türkler açık farkla evet dediler.
Avrupa, Türkiye’ye her zamanki kazıklarından birini daha attı, “Hayır” diyen Rumları birliğe alıp “Evet” diyen Türkleri dışarda bıraktı!
Benim kafamdaki Kıbrıs sorunu o zaman çözüldü. Anladım ki, sorun diplomatik değil tarihidir. Serbest stil güreş geleneğinden gelen Türklere yapılan oyunlar Grekoromen’dir.
Avrupa Birliği, Kıbrıs Rum toplumuyla işbirliği halinde , Birleşmiş Milletler ve Türkiye’ye çelme takmıştır.
AB’nin tarihi körlüğü ve şımartılmış Rum kesiminin bağnazlığı Akdeniz’de büyük barış projesini baltalamıştır!
Daha nice Kıbrıs yazılarına zemin hazırlanmıştır.
AÇMAZ VE ÇIKMAZDAN ÇIKIŞ
Elbette Annan yenilgisi hüsranından bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Kıbrıs’ta ilerlemeler durdu. Ne Güney Kıbrıs Kuzey’e diz çökertebildi ne de Kuzey Kıbrıs başka devletler tarafından tanınarak uluslararası meşruiyet kazanabildi.
Açmaz ve çıkmaz günümüze kadar süregitti.
Şimdi, Kıbrıs’ın Türk kesimindeki seçimlerden sonra , son zamanlarda ideolojik konumuyla uyumlu olmayan meydan okumalarla dikkatleri çeken MHP Lideri Devlet Bahçeli Kuzeydekilere, “Rest çekin, Türkiye’ye katıldığınızı ilan edin!” dedi.
Belki de, 24 Nisan 2004 kazığından sonra Avrupa’nın müstahak olduğu budur, ama bence şu konjonktürde KKTC ve Türkiye için en uygun olan tepki bu değildir.
Türkiye’nin ayrılıkçı değil birleştirici formüllerden yana olması kendi çıkarınadır. KKTC’deci yeni iktidar CTP’nin ve Türkiye’deki destekçisi CHP’niin geçmişten ders alarak ve bayat klişelerden sıyrılarak Akdenizli bütünsel bir vizyon oluşturması zorunludur.
TRUMP’LA PUTİN ARASINDA
Avrupa 2004’teki Avrupa değildir. Askeri anlamda zayıf, hatta çaresizdir. Trump’la Putin arasında ortada sandık oyuncusu durumuna düşmüştür. Bir gün birine, ertesi gün öbürüne koşmaktadır.
Türkiyesiz bir AB’nin bu durumlara düşeceğini İsmail Cem ve Süleyman Demirel onlara kaç kez söylemişti. Ama hayır, onlar her şeyin en doğrusunu biliyorlardı! Şimdi bağnaz ve şımarık Güney Kıbrıs rejimiyle başbaşa kaldılar.
Türkiye’ye baş eğdirmek için ne yapsalar acaba? Trump’a mı gitseler, yoksa Putin’e mi?
Evet, Kıbrıs yeniden gündemde! Bu konuları daha çok konuşacağız. Övünmek gibi olmasın ama, erbabı benim bu alandaki en kapsamlı kitaplardan birini yazmış olduğumu bilir: “Johnson Mektubu”.
Dört baskı yapan o kitabı yazmak için İnönü ve Johnson dışında tüm yetkililerle konuşmuştum.
1964’teki Johnson mektubundan sonra Türk-Amerikan ilişkilerinde gerçek bir güven ortamı hiçbir zaman kurulamadı. Çünkü Başkan Johnson o mektubunda Başbakan İsmet İnönü’ye “Tamam müttefikiz ama, size verdiğimiz silahları bizim onayladıklarımız dışında kimseye karşı kullanamazsınız!” diyordu.
Bu öncelikle, Kıbrıs Türklerini katliamdan geçiren EOKA çetecilerine karşı kullanamazsınız anlamına geliyordu.
Ya yıllar sonra, 2004 Annan Referandumu’nda, Rumların oyları sonuç doğururken ve onlar AB’ye girerken, Türklerin oylarının görmezden gelinmesi ne anlama geliyordu?
Evet, bir Kıbrıs yazısı daha! Görünen o ki bu konuda daha çok yazılar yazacağız!