Can dostlarının paylaşım sitelerinden birinde, sıkça rastladığım bir resim karesi:
Atamız, yanında devlet erkânından birkaç kişi…
Yüzünde ona çok yakışan, arada dudaklarının kenarında kıvrılıveren o müstehzi gülüşü...
Ve hemen önünde çok sevdiği köpeği Fox.
Atamızın hayvanlara, özellikle köpek ve atlara düşkünlüğü hemen herkesin malumudur.
Aslında kedilerle de arası gayet iyiymiş ama yaşam koşulları belki de onu köpeklerle daha bir başka dost etmiş.
Fox’a olan sevgisini; onu çalışma odasına, yatak odasına kadar sokması, gittiği hemen her yere beraberinde götürmesi, sağlığı, yediği içtiğiyle yakından ilgilenmesiyle belli etmiş.
Evet, büyük önderimiz bu konuda da, yani hayvan sevgisiyle de topluma örnek olmuş, mesaj vermiştir.
Şöyle bir düşündüm, hatta kısa bir araştırma yaptım.
O’ndan sonra Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne bir başka dört ayaklı girdi mi? Bulamadım. Neden ki?
Diğer o mevkideki büyüklerimiz hayvan sevmezler miydi?
Neden Atamızın örnek olduğu o güzel davranışı devam ettirmediler acaba?
Sonra düşündüm: Mustafa Kemal sadece hayvan sevgisinin büyüklüğünden mi köpeğini her yere, hep yanında taşımıştı?
Bence nedeni sadece bu kadar basit değil.
O, her davranışıyla, her yaptığıyla topluma örnek olmayı hedeflediği için bu konuda da böyle ısrarcı ve belirleyici olmuş.
Hayvan haklarıyla ilgili güzelliklerin, olumlu gelişmelerin toplum tarafından sindirilmesi, kabullenilmesi ve hayata geçirilip uygulanabilmesi için devlet otoritesinin gerektiği kadar, gerekli şekilde ağırlığını koyması gerekir bence.
Bu da maalesef zorlamalarla olmuyor, olamıyor.
Biz ne kadar çırpınsak, “Sahipsiz canları koruyan yasalar var, bunlara uyulması gerekir.” desek de yıllar içinde ne yazık ki bu yasalar tırpanlandı, kırmızı çizgilerimiz aşıldı.
Son bir yıldır, canlarımız adına soykırım denebilecek kadar acımasız, kötü bir yasa değişikliğine gidildi ne yazık ki.
Şimdi artık belediyelerin, çoğunluğu var olmayan barınaklarına hayvanlar toplanıyor; buralarda akla, vicdana zarar uygulamalarla canların canına kast ediliyor.
Sonra bir başka gün bakıyorsunuz, bir ilin en büyük mülki idare amiri vali, sokaklarda masum canları beslemeyi yasaklayıveriyor!
Oysa devlet otoritesinin temsilcisi yöneticilerinin duyarlı, duygulu, bilinçli olması; davranışlarıyla halkına örnek olması lazım gelmez mi?
Aynen yüce önderimiz gibi...
Bazı devlet büyüklerimiz yanında sürekli bir can dostu taşısa, ona ihtimam ve özen gösterse, hayvanlarla ilgili bazı olumsuzluklar, yanlış kanaatler kendiliğinden düzene girmez mi?
Ama pek çoğunuz eminim ki, “O Mustafa Kemal’di, tek adamdı.” diyecek.
Doğru, öyleydi ama şimdiki yöneticilerimiz, bizler de O’nun torunları değil miyiz?
Onun yaşadıklarını, bizlere örneklediklerini neden görmezden geliyoruz?
Atayı sevmek, sadece belli günlerde onu anmakla mı olur?
O, hayvanları ve doğayı severdi; bunu da pek çok davranışıyla bizlere gösterdi ve yaptıklarını miras bıraktı.
Gelişigüzel ağaç kestirmedi, bir çölden vaha (AOÇ) yarattı, açılışlarda törenlerde kan akıttırmadı, köpekleriyle bol bol resim çektirdi.
Neden? Bir düşünsek ya!
Yanıtları bulabilirsek, belki de ülkemizde sahipsiz hayvan sorununa çözümler de üretebilirdik o zaman.