13,7 Milyar yıl evvel Big-Bang sonrası oluşan milyonlarca derecelik fırında ilk element olarak Hidrojen (H) vardı. Hemen sonra Helyum (He) ve Lityum (Li) oluştu. Buna kozmogoni, evrenin doğuşu diyoruz. İlk yıldızların oluşumu 400 milyon yıl sonraya rastlar. Yapı taşlarımızı bu yıldızlara borçluyuz. Periyodik cetvelde 26 numara ile gösterilen Demir (Fe)’e kadar olan elementler bu yıldızlardan, bundan sonraki elementler “Supernova” denilen ömrü 1 milyar yıl kadar süren büyük yıldızların ölümüyle ortaya çıktılar. Yani dünya üzerindeki tüm canlılar insan yapımı olanlar hariç, periyodik cetveldeki elementleri bünyelerinde taşıyorlar. “Hepimiz yıldız tozuyuz” deyimi buradan geliyor. Ama bir şey var ki sadece insana özgü olarak bulunuyor. Ünlü Büyük Britanyalı Parçacık Fizikçisi Prof. Brian Cox “yarattığımız uygarlığın en büyük problemi ne kadar değerli olduğumuzu bilememektir” demiş. 400 milyar yıldız ve etrafında dönen trilyonlarca gezegen var ama bu samanlıktaki tek iğne herhalde biziz. Çünkü tek uygarlık bu gezegende. Uygarlığı da varlığımızın anlamını da aklımızla yaratıyoruz. Dolayısıyla anlamın var olduğu tek yerde burası. Yani çok nadir bir şeye sahibiz biz, elementler uçsuz bucaksız evrenin her yöresine dağılmış durumda ama akıl tek bu gezegende var. Her ne kadar yapıtaşlarımız elementler olsa da eğer akıl olmasaydı anlamda olmayacaktı...
Sokrates, felsefesini insan üzerine kurar. Kendisinden önceki doğa filozoflarının evreni anlama çabalarını takdir etmekle birlikte, esas olarak insanı anlamak için çaba harcar ve felsefeye yepyeni bir yol açar. İnsanı ön plana alması felsefe tarihini Sokrates öncesi ve sonrası diye ikiye böler. Onun akıl yürütmeleri insanın insanı bilme yolculuğudur. Bir anlamda insanın aklını kullanarak kendisini bilmesini hedefler. Akılla değil de inançla hareket edip, akılla kurduğunu zannettiği her argümanın temeline inancı koyanlar da var. Ekonomiden hiç ama hiç anlamamasına karşın kendisinin ekonomist olduğunu söyledikten sonra, “ortada ‘nas’ var bize ne söylemek düşer” diyerek topu dini dogmalara atabilen bir üst düzey sorumlu aslında kendisini bilememiş, dünya ile arasındaki anlamı kuramamış sayılır. Varlığını varlığına armağan etmiş kendisine sıkıca bağlı bakanı ise: “Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki yaptıran Allah’tır, yaptıran Allah’tır, yaptıran Allah’tır!” diye üç kez yineleyerek, safları sıklaştırmak amacıyla aklı dışlayarak inanç gösterisi yapabiliyor. Ekonomi ile ilahiyatı karıştıranlar periyodik cetveldeki bütün elementlere sahip olsalar ne yazar, insanı insan yapan unsur sadece aklımızdır. Akıl mademki insanlığa özgüdür, insanlık yararına kullanılmalıdır…