26 Ağustos, yıllardan 1922!..

Abone Ol

Yazıya oturduğum an itibariyle 26 Ağustos 2016 tarihini idrak etmekteyim!..

Ulusal kurtuluş Savaşımız için önemli bir tarih 26 Ağustos. Kural olmasa da gelenektendir “önemli tarihler” üzerine yazmak… Bizim gibi bir gün sonra okurla buluşacaklar için yazma zamanlaması bir gün öncesidir ki, önemli günün yaşandığı tarihte okunsun ki, anlamı olsun..

Görüldüğü gibi bir gün “takdim tehir” var yazımızda. Niye?..

-26 Ağustos’u unutmuşuz ki, 25 Ağustos görevi aklımıza düşmemiş!..

İtiraf edeyim, bugün aylardan Ağustos, takvim yapraklarının 26’yı gösterdiğinden habersizdim. Demek oluyor ki son günlerin “vahim olay bombardımanı;

-Ayları, günleri yok ediyor belleğimizden!..

“Ta ki” diyeyim. Cumhuriyet’in internet sayfasında şu başlığı göresiye kadar.

-İlber Ortaylı’dan 26 Ağustos’un bilinmeyen yanı. Büyük Taarruz öncesi çay partisi!..



Siz ayrıldıktan sonra, ATA…

Ortaylı Hoca; kurduğun Cumhuriyet’in imkanlarıyla, açtığınız aydınlık yolda yürüyerek yetişmiş önemli değerlerinden biridir sevgili Atatürk.

Hatırlayacaksınızdır, kesin sonuç planınızın kamuflesi için Ankara’daki misyon şeflerine yaptığınız çay davetinden söz ediyor. Haberin başlığında “bilinmeyen yanı” gibisinden bir çekicilik olsa da;

-O çay partisi bize ortaokul yıllarında belletilmişti!..

Oradan aklıma geliverdi. Kolordulara “Dumlupınar’da toplanın” emrini verdiğiniz 14 Ağustos günü, “çay partisi” benzeri bir organizasyonda daha bulunmuştunuz;

-Akşehir’de futbol turnuvası!..

Onu da; yine sizin eseriniz, tarih öğretmenlerimizden dinlemiştik!

İzninizle sevgili Atatürk, bize bedenen veda edişinizin 10 Kasım günlerinde kullana geldiğimiz bir klişe ile devam ediyorum;

-Siz ayrıldıktan sonra çok şey değişti Atam!..



Gazi diye, diye o kadar çoğaldı ki!..

Anlattıkları gibiyse öbür dünya, yani mümkünse eğer, sanırım neler değiştiğini siz de gözlüyorsunuzdur!. Yine güncel olanlardan bir kaçını arz edeyim. Öncelikle ve son yıllarda özellikle;

-Nüfus kağıdınızda yazılı, milletimizin size layık gördüğü soyadınız, ATATÜRK ile zatınızı anmak, neredeyse yasak!..

Çok gerekiyorsa, kurduğunuz Meclis’in size armağanı, “Mustafa Kemal’in önüme yerleştirilen;

-İlk sıfatınız GAZİ’yı anıp, geçiştiriyorlar!..

Önemli değil. Eski-yeni Cumhuriyet kuşaklarının çoğu sizi “kurtarıcı-kurucu ATA” olarak anmaya devam ediyor.

Bu noktada bir başka hatırlatma daha yapmalıyım. Şu an itibariyle o kadar çok şehidimiz ki, niteliği Cumhuriyet olan Devletimizi yönetmek üzere emanet ettiklerimizin çoğunun zamanı;

-Şehit cenazelerine koşuşturmakla geçiyor!..

Gazilerimizi hiç sormayın!.. Sayıları; yönetiminizdeki Kurtuluş Savaşı sonrasında evlerine dönen kahramanlarımızdan kat-kat fazla…



Esaminiz gibi kitaplarınız da…

“Sizden sonrası neler oldu?” bahsinin o kadar çok yanıtı var ki, değil bendenizin mütevazı köşesi, ciltler dolusu kitap yazılsa az gelir!..

Gerçi yazılmıyor da değil!.. Çok yazılıyor, çok basılıyor, çok satılıyor ama;

-Galiba okunmuyor sevgili Atatürk!..

Neden derseniz, cevabı zaman zaman aklıma üşüşen şu sorulara bulamadığım yanıttadır.

Madem yazılmış, gözler önünde izlenmiş, üstelik de birebir yaşanmış. Ders almayı bilebilseydik eğer;

-Mütemadiyen tekrarlanıp durur muydu sancılı, acılı günler?

***

Kaptırdım gidiyorum, farkındayım. Bugününe dair bir haberin başlığını örneklemek isterim

-Cizre’de polis noktasına bomba yüklü kamyonla saldırı. 11 şehit 78 (gazi) yaralı!..

“Sonuncusu düne ait ki” , deyip yorum yapmadan aktarayım:

-CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna pusu. 1 Şehit 2 gazi!..

Bu kadar!.. 26 Ağustos 1922 yazısı, günümüzde ancak böyle yazılabiliyor!..