O “Üç Fidan”ın adı sanı, yaptıkları, daha doğrusu başlayıp da yapamadıkları bir kuşağın aklından çıkmaz. Darağacında can verdikleri o gün unutulmaz. Yanlarındaki genç insanlara o nedenle “Devrimci Gençlik” deniyor halen. Onlara bir san, unvan ekledi halkımız;
-68 Kuşağı!...
O kuşaktan halen hayatta olanlar çok azaldı. Azaldı çünkü, onlar 80’lı yaşlarını sürdürmekte.  Yani kalan ömürlerinin son yıllarını…
O kadar unutulmazlar ki, onları 10-15 yıl geriden takip edenler de, onların mücadelesini sürdürmek üzere kendilerine “78 Kuşağı” adını vereceklerdir. 
Orada kaldı “kuşak” tanımlaması. Ne var ki değişen zamanların koşullarında, günün şartlarına uydurarak savaşımlarını sürdüren genç devrimciler azalmadı;
-İyi ki o ateşi yakmışlar!.. 
O kuşağın simgesi haline gelen bir genç var ki, hem savaşçısı, hem de  önderi olarak;
-Deniz Gezmiş!.. 
Tam bağımsız Türkiye!.   
Diğer bazı arkadaşlarıyla yakalandığında sırtındaki mavi parkasıyla zamanın İçişleri Bakanın karşısında heybetli yapısıyla dimdik duran Deniz Gezmiş. O nedenle onları hep birlikte anmak adına  onlara,kimi zaman “Denizler” denilir, bazen de biraz daha yaygınlaştırılan tanımlamayla “Denizgiller” olarak anımsarız.
*** 
“Darağacında Üç Fidan” olarak anımsanmalarının nedeni ise Deniz’le birlikte aynı gün kurulan idam sehpasının da katledilen iki ismin daha olmasındandır;
-Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan. 
Üçü de güttükleri davalarına inanmışlığın gücüyle yürüdüler idam sehpasına… O anlardaki son sözleri de davanın “simgesi” olarak bazen yüksek sesle, kimi de “fısıltı halinde” seslendirilir davanın izini sürenler tarafından;
-Yaşasın tam bağımsız Türkiye…
Sosyalist kültürden  esinlenmeyle birlikte “Kahrolsun Emperyalizm” haykırışları da hiç eksik olmadı söylemlerinden. Toplumun çoğunun belki de ilk defa duyduğu o söylem, gür bir sesle Amerikan 6 Filo protestolarında seslendirilmişti;
-Kahrolsun Amerikan Emperyalizm!.. 
3’e  3 İntikamı, idam!.. 
Üç fidan, diğer devrimcilerle birlikte Sıkıyönetim mahkemesinde yargılandılar. Yine davalarının özünü anlatan ifadelerle yaptılar savunmalarını, 
“Emperyalizm” dediler. Bu ifadenin “anlamın da” açıkladılar. Bu sömürü düzeni ülkemizin Kurtuluş Savasının “ilkesini” de açıklayan “Bağımsız Türkiye” dediler. Defalarca haykırdılar mahkeme heyetine Mustafa Kemal’in söylemlerinin de özünü içermektedir” dediler gür sesleriyle bir daha haykırtılar;
-Kahrolsun emperyalizm, Yaşasın tam bağımsız Türkiye!..
O sesin ve angi anlamı geldiğinin Türkiye kamuoyu duydu öğrendi!. Ama mahkeme heyeti tam anlamıyla “duymazdan”  geldi. Utanç kararını açıkladı.
-Üç fidana İdam!..
Kararın ardından endişeli, ama bir yandan da umutlu, heyecanlı bir bekleyiş başladı. Evet, mahkeme kararını vermişti ama bir başka aşaması daha vardı kararın;
-Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanması safhası!.. 
TBMM kararı beklenirken, o meclisin kimi üyeleri arasında bir “intikam sevinci dillendiril olmuştu;
-Üçe üç intikam!..
Ne anlama geldiği belliydi. !960 Askeri davasının artından Demokrat Parti Hükümetinin Başbakanı ve iki Bakanı Yassıada’da idakma mahkum olmuşlar ve karar infaz edilmişti;
-Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan!.. 
*** 
Zamanın ana muhalefet Partisi lideri İsmet İnönü’nün idamların ertelenmesi ya da kaldırılması yönündeki çabaları boşa gitti. Tıpkı Menderes ve Arkadaşlarının idamlarının mahkumiyetlere çevrilmesi gayretlerinin etkisiz kalması gibi!.. 
Konu;TBBM’nin görüşülmesi de dramatik bir sonuçla bitmiş, mahkeme kararı onay almıştı. 
-Adalet Partisi ve bazı CHP’li milletvekilinin oylarıyla!..
Ne acıdır ki o oylamada “evet” diyen CHP’li 2 Milletvekili de vardı…
*** 
Ve Sıkıyönetimin aldığı kararla infazlar gerçekleştirildi. Hem de Hıdırellez dediğimiz, Türk halklarının “Bahar Bayramı” olarak kutladığı 6 Mayısta!.. 
*** 
Üç Fidan’ın ve aynı sonla yaşamlarını yitiren değer devrimcileri saygı ile anıyorum…
(*) Nihat Behram’ın gözyaşlarıyla okunan kitabına verdiği isim.