Bu yazı tam bir hafta öncesinin konusuydu. Bir önceki Cumartesi de seçimin arefesine denk gelince ve bizim sayfa da aday fotoğrafları tarafından  bloke edilince…
-Kısmet bu hafta sonuna imiş!..
Amacım, ne zamandır yazmadığım “Bayram nostaljisi” tadında bir yazıyla, son ayların “seçim yorgunluğundan” uzaklaşmak, aynı zamanda o yazılardan sıkıldığını düşündüğüm okurlarımı da rahatlatmaktı!..
***
Derken Bayramın ilk günü Sözcü’de Soner Yalçın imzalı “Bayram Yazısı” başlıklı yazı dikkatimi çekti. Öyleyse nostaljinin başına “Bayram Gazeteleri” olayını eklemem gerekecekti!.. 
Belli yaşlardakiler anımsayacaktır Bayram Gazetesi çıkarma geleneğini. Bütün yaygın ve yerel gazeteler bayramın ikinci gününden başlayarak iki ya da üç gün çıkmazlar, yerlerine Gazeteciler Cemiyetlerinin “Bayram” adını verdikleri gazeteleri okurlardı.


Bayram Gazetesi geleneğinin sonu.


“Ah Dinç Bilgin! Ah Zafer Mutlu!”  diye başlıyordu Soner Yalçın’ı yazısı ve devam ediyordu:
“ Bayramın birinci günü bizi bilgisayarın başına geçirdiniz. Bir yandan yazıyoruz, diğer yandan telefonla gelen bayram tebriklerine yanıt vermeye çalışıyoruz” 
Geçmişe bir yolculuk yaparak, gülümseyerek okudum bu satırları. Evet İzmir’de Yeni Asır Gazetesi’nin sahibi Dinç Bilgin, Babıali’ye atlama karar verir ve “Sabah” adında bir gazete çıkarmaya başlar. Yıl 1985’ler olmalı. 
“Ben üç gün, dört gün gazete çıkarmayarak zarar ediyorum”u gerekçe göstererek Bayram günlerinde de çıkmaya karar verdiklerini açıklar. Bu kararı İstanbul’daki gazete patronları arasında tepki ve şaşkınlıkla karşılanır. Ama olan olmuş, Babıali’nin yaklaşık 50 yıllık geleneği son bulmuştur.  Bir sonraki Bayram, İstanbul basının tamamı da karara uymak zorunda kalırlar;
-İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’nin çıkardığı Bayram Gazetesi’nin sonu gelmiştir!..
Oysa bu geleneğin birkaç amacı vardı. İlki, Çalışan ya da işsiz kalan ve de emekli gazetecilere bir miktar telif ücreti ödeyerek katkıda bulunmak. İkincisi gazetelerin matbaalarında çalışan beden emekçilerine Ramazan ve Kurban bayramlarında evlerinde huzurlu bayram geçirmelerine fırsat yaratmaktı. Yanı sıra da, üye aidatları dışında bir gelirli olmayan Cemiyetlere;
-İlan?/reklam geliriyle katkı sağlamaktı!


Biz karara uymadık!.. 


O zamanlar, Gazeteci örgütleri tek İstanbul Cemiyeti’nden ibaret değildi kuşkusuz. Başkent oluşu nedeniyle ve Babıali merkezli gazetelerinin güçlü Ankara bürolarında çalışan çok sayıda gazeteci vardı kuşkusuz. Dolayısı ile Ankara Cemiyeti hareketliydi. Keza eskilere dayanan basın geleneğiyle İzmir Cemiyeti de… 
Bu iki cemiyet İstanbul’a uymadı, Bayram gazetelerini çıkarmaya devam ettiler. Kuşkusuz onlardan hemen sonra kurulan, onurlu bir geçmişi olan
-Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti de!... 
1960 sonrası hatırladığım, bizim Cemiyetin de  periyodik ve düzenli olmamakla birlikte Bayram gazetesi çıkardığıdır. Bilmem, ”mütevazı olmaya” gerek var mı? 
-Başkanlığım döneminde (1981-86) düzenli olarak Bayram gazetesi çıkarmaya başlamıştır. 
O sürede Biri Genel Sekreter, diğeri başkan yardımcısı olan Yılmaz Karaca ve Bülent Özyazıcı yönetimleri de bugün halen “Bayram Gazetesi” çıkarma uğraşındadır. Kutluyorum kendilerini ve bugün “kendi mülklerine faaliyet göstermekle övünen” cemiyetler arasında şükür Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti de baş sıralarda anılıyor.  İşte ;
-O edinilen mülk, Bayram Gazetelerinden elde edilen gelirle satın  alınmıştır…
Zamanın üyesi gazeteci arkadaşlarıma, İlan vererek katkıda bulunan Eskişehir’deki kurum ve kuruluş yöneticilerine. Keza ülke çapındaki kuruluşlara da aynı şekilde teşekkür ediyorum. 
*** 
Sevgili okur farkındadır, Bayram Gazetelerinin geçmişini ve bu gününü anlatmak, amaçlı yazı ile yerimiz dolmuş bulunuyor!.. Başlıktaki yer verdiğim “Bir kuşağın bayramları” nostaljisine yer kalmadı! 
-Erişirsek, tam iki ay sonra gelecek olan Kurban Bayramı’nda o nostaljiyi de yaşarız hep birlikte!..
Sağlık ve huzur dileklerimle kutlarım bayramlarınızı…
_____________________