2020-2021 eğitim öğretim yılı bitiyor, bu nedenle karneler bugünden itibaren dijital olarak verilmeye başlanacak, okullardaki ‘telafi’ programına ise öğrenciler isteğe bağlı olarak katılacak.

Geçen yıl Mart ayından bu yana tüm yaşamı alt üst eden covid 19 salgını nedeniyle en olumsuz etkilenen alanlardan biri eğitim oldu.
Okullar bir açıldı, bir kapandı, belirsizlik altında ve son dakika kararlarıyla süreç iyi yönetilmedi.
Hijyen koşulları ile ilgili eksiklikler sorun olmaya devam etti.
Öğretmenler ve okullarda görev yapan personel zamanında aşıya ulaşamadığı için can kayıpları yaşandı.
Öğrenciler uzaktan eğitimin mağduru oldu adeta “ekran kölesi” haline getirildi.
Televizyon, bilgisayar, tablet ya da cep telefonu  karşısında uzun saatler geçirmek zorunda kaldılar.
Diğer yandan, merkezi sınavlara ilişkin kararlar sıklıkla değiştirildi, öğrenciler ve veliler ne yapacağını bilemedi.
Derslere yüz yüze katılım velilerin inisiyatifine bırakıldı, devamsızlık nedeniyle sınıfta kalma kaldırıldı.
Covid 19’un atak yaptığı, okulların kapalı olduğu dönemlerde bile yüz yüze yapılan sınavlar nedeniyle öğrenciler ve veliler büyük bir tedirginlik yaşadı. 

Bahsettiğimiz zorluklarla birlikte ‘uzaktan eğitime erişim’ ile ilgili yaşanan sorunlar da çözüme kavuşturulmadı.
Bu süreçte zaten çok önemli bir sorun olan “eğitimde fırsat eşitsizliği” çok daha derin bir hale geldi.
2.4 milyon öğrenci EBA (Eğitim Bilişim Ağı)’ya hiç giremedi.
1 milyon 700 bin öğrencinin internete erişimi olmadığı gibi 227 bin öğrencinin ise evinde televizyonu bile yoktu. 
Hatta ekonomik sorunların böylesine arttığı bir dönemde bazı evlerde elektrik kesik olduğu için uzaktan eğitim zaten hiç bir şekilde ulaşılabir değildi.
Dört ya da beş öğrencinin bulunduğu ailelerde çocuklar ekranı kırık bir cep telefonundan dersleri izlemeye çalıştı.
Internet alt yapısı sorunları bir türlü çözülmedi, bilgisayar, tablet desteği yeterince veril(e)medi.
MEB’nın raporlarına göre örneğin Eskişehir’de bile 10.594 öğrenci EBA’ya ulaşamadı.
Aynı rapora göre Eskişehir’in EBA başarısı % 48.33 düzeyinde kaldı.
Diğer yandan Türkiye genelinde MEB tarafından 664 binin üzerinde tablet dağıtıldı, Eskişehir’de dağıtılan tablet sayısının ise sadece 2.600 olduğu açıklandı.
Eğitimde eşitsizlikler katlanarak artarken Milli Eğitim Bakanı’nın EBA uygulaması için “Türkiye, dünyanın takdirini topluyor” ifadesine ise katılmak elbette ki mümkün değil.

Eğitim alanında yaşanan zorlukları aşmak için Bakanlığa ayrılan bütçenin oransal olarak daha da artması beklenirdi ancak öyle olmadı.
2016 yılında %19.2 olan MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içindeki payı 2021 yılında %15.8’e düşürüldü. 
Atanmayı bekleyen binlerce öğretmen varken sözleşmeli öğretmenlerle eğitime devam edildi. 
Eğitim Reformu Girişimi’nin 2021 yılına ait ilk raporuna göre Türkiye’de en yüksek gelirli yüzde 20’lik kesimin eğitim harcamalarının, en düşük gelirli yüzde 20’lik kesimden yaklaşık 20 kat fazla olduğu ortaya çıktı. 
Her çocuğun nitelikli eğitime erişiminin sağlanması devletin anayasal görevi olmasına karşın eğitime ayrılan kaynaklar ne yazık ki adil bir şekilde dağıtılmıyor. 
Ülkemizde sayısı yedi milyonu aşan ‘yoksul çocuk’ eğitime ulaşmakta çok büyük bir güçlük yaşıyor.

Diğer yandan, 4+4+4 uygulamasının bir sonucu olarak ilk dört yıldan sonra eğitimden koparılan öğrenci sayısında büyük bir artış yaşanıyor.
Bu süreçte çok büyük bir üzüntü ile gözlemliyoruz ki 5. Sınıftan itibaren okuldan ayrılma riski en fazla olan grup, kırsalda, kalabalık ve yoksul ailelerde yaşayan “kız çocukları” oldu.
Ekonomik sorunlar çözülmedikçe, yokluk, yoksulluk, işsizlik ortadan kalkmadıkça yoksul ailelerin çocukları eğitim hakkından mahrum olmaya devam edecek.
Kamu kaynaklarının temel eğitimde nitelik ve eşitliği sağlamak için kullanılması gerekirken ne yazık ki son iki yılda covid krizinin de etkisiyle bu hedefin çok uzağına düşüldüğü görülüyor.

Söylenecek çok söz var ama son iki yılı ‘heba edilen’ 18 milyonun üzerindeki öğrenci için gecikmeden yeni bir “eğitim seferberliği” gündeme alınmalı. 

NOT: Çocuklarına özveriyle emek veren ve desteklerini daima hissettiren babaların ve yüreğinde baba sevgisini yaşatan herkesin “Babalar Gününü” kutluyorum. Babaları hayatta olmayanlara ise sabır diliyorum.