Yarın 14 Haziran. Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aylar sonra yüz yüze görüşecekler. Taraflar arasında çok sayıda görüş aykırılıkları var. Onlardan biri, bence en önemlisi Biden’ın sözde Ermeni soykırımını resmen tanıması. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki seçimler sonrasında  ABD Başkanı olan Joe Biden 20 Ocak’ta    göreve başlamış olmasına rağmen  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 23 Nisan’da aramış, 24  Nisan’da sözde soykırımı açıklayacağını muhtemelen  Cumhurbaşkanı ile paylaşmıştır.  24 Nisan’a bir gün kala  aramasının sebebi  bellidir. Çünkü seçim sürecinde  sözde Ermeni soykırımını tanıyacağını açıklamış idi. 

Biden’in sözde Ermeni soykırımını resmen tanıması, kapıyı diğer ülkelere  açacaktır. Uluslararası hukuk açısından bir mahkeme kararı olmamasına rağmen sözde soykırımı tanıyan ülke parlamentolarının sayısı artacaktır. Yanda Türkiye dışındaki koyu renkli ülkeler sözde soykırımı parlamentolarında tanımıştır.
Aşağıda sözde soykırımı  Parlamentolar nezdinde tanıyan ülkelerin listesi vardır.  

Avrupa Parlamentosu'nun  tavsiye kararı niteliğinde olan 2019-2020 Yılı Türkiye Raporu, AP Genel Kurulu'nda 64'e karşı 480 üyenin oyuyla kabul edilmiştir. Rapor’da Avrupa Birliği'nden "Türkiye ile üyelik müzakerelerini askıya alması" istenirken, Ankara'ya da  sözde Ermeni soykırımını tanıması çağrısı yapılmıştır.  Bir mahkeme kararı varmış ve de  Türkiye bunu tanımıyormuş gibi hukuk dışı karara  480  parlamenter imza atmıştır.  
Avrupa Parlamentosu 1987  yılında da  şimdikine benzer C 190/119 sayılı Tavsiye Kararı almış idi.  1999 yılında AB, Helsinki'de Türkiye'ye aday adaylığı görüşmesine başlama kararı alınca Fransa'da avukat olan Av. Krikorian  Avrupa Parlamentosu’na, Avrupa Birliği Konseyi’ne ve Avrupa Birliği Komisyonu’na karşı  olmak üzere Avrupa Parlamentosu'na  C190/119 tavsiye kararına uymalarını söyleyerek dava açmış fakat  kaybetmiştir.  30 bin € mahkeme masrafını da ödemiştir. Böylece, AB ülkeleri parlamenterlerinin aldığı karar  siyasi bir karar olarak tarihe geçmiştir.  

BM 1948 Soykırım Sözleşmesi sonrasında  lehimize olan yargı kararları şunlardır: 17 Aralık 2003 (29 Ekim 2004 temyiz) Avrupa Adalet Divanı (AAD) Krikorian-ve Diğerleri Kararı; 17 Aralık 2013 (15 Ekim 2015 temyiz) AİHM İşviçre-Perinçek Kararı. ( buna benzer 28 Kasım 2017 AİHM İsviçre-Mercan ve Diğerleri kararı); 3 Şubat 2015 Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Hırvatistan-Yugoslavya Kararı. (Soykırım Sözleşmesi’ne ve özel kasıta vurgu); 8 Ocak 2016 Fransa Anayasa Konseyi Kararı.
Sayın Refik Mor’un  2005 yılında Brüksel'e gidip, arşivden çıkararak çevirisini yaptığı  karar, daha sonra  sayın Mor tarafından Almanya’nın önüne konmuştur.   Sayın  Mor, AAD’nın Birinci Dairesinde 17 Aralık 2003  tarihinde görülen davanın Türkçe çevirisini de yapmıştır. Sonuç aşağıdadır:
 
(https://mail.google.com/mail/u/0/#search/refik+mor/FMfcgzGkXSZHDjgrTTxftmfdRcFHTpDs?projector=1&messagePartId=0.2)


Türkiye,  24 Nisan 2021 öncesinde  etkin bir girişim yapamamıştır.  YÖK   üniversitelerde “Ermeni Araştırmaları Enstitüleri” kurulması teklifimi desteklememiştir.  Her ile bir üniversite  açmakla iş bitmiyor.  Alanında uzman ve nitelikli  hocalardan oluşturulacak Enstitüler her yıl 3  yayın yapsa,  dünya kamuoyunu aydınlatmak açısından bunlar  çok yararlı olurdu.  “Armenian Deportation Is Not A Genocide” başlıklı   makalem  buna  örnektir. Yazımdan 309  alıntı yapılmış,  yazıma çok sayıda atıfta da bulunulmuştur.

 

Gazeteci sayın Barçın  Yinanç  Halk TV’de   önemli bir konuya  değinmiştir: “Türkiye uzun bir zamandır işi Dışişleri Bakanlığa bırakmış, üniversite camiası bu konuda sessiz kalmıştır”   demekle  haklıdır.  Aşağıda  29 Nisan 2019 tarihinde YÖK Başkanı  Prof. Dr. Yekta Saraç’a göndermiş olduğum   teklifim  dikkate alınmamıştır. 


Bu kapsamda Türk üniversitelerinden Erivan’a ziyarete gidenler  Ermenistan’dan sonra Iğdır’daki  “Ermeniler Tarafından Katledilen Şehit Türkler Anıt ve Müzesi” ya da eski adıyla “Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi”ni ziyaret etmemişlerdir. Sanki, 1915-1920 tarihleri arasında bölgede yaşayan  Ermenilerin Türklere karşı uyguladığı  saldırıların belgelerini görmek istememişlerdir. 
  
Ermenistan Amerikan Üniversitesi (AUA) ile  Arditi Kültürlerarası Diyalog Vakfı tarafından düzenlenen “Zor Bir Diyalog” başlıklı yarışmada dereceye giren makaleleri sunan Ermeni ve Türk üniversite öğrencileri için 30 Haziran 2016 tarihinde ödül töreni yapılmıştır. Türkiye'den öğrenciler ve öğretim üyeleri, Ermenistan'a özel törene katılmak üzere Arditi Vakfı tarafından davet edilmiş ve birbirleriyle tanışma fırsatı bulmuştur. Katılımcı üniversiteler Ermenistan Amerikan Üniversitesi, Erivan Devlet Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ve Şehir Üniversitesi idi. 
Bilgi Universitesi’nden Baki Karakaya 5000 dolarlık ödülü Ermeni arkadaşı Ani Baghumyan ile paylaşmıştır. Türk öğrenciler sözde Ermeni soykırım anıtını da ziyaret etmişlerdir. Sözde sahte fotoğraflara bakakalmışlar. Fotoğraftaki durum onu gösteriyor. Çok yazık. Keşke gitmeden önce Hocalı soykırımdaki fotoğrafları  yanlarında götürüp Ermeni muhataplarına gösterselerdi.


Ermeniler dünya kamuoyunu etkilemek için her türlü sahtekarlıklara başvurmaktadırlar. Bu gerçek dışı sahtekarlıkların tespit edilip dünya kamuoyu ile paylaşılmasında yarar vardır. Geçmişte  Nazilerin yakmaya başladıkları kitapların yazarı Yahudi kökenli Stefan Zweig’ın “Akıl ve siyaset nadiren aynı yolda buluşur” sözü günümüzde Ermeniler için geçerliliğini koruduğu sürece,  sözde Ermeni soykırımı gündemden düşmeyecektir.   

Diaspora Ermenilerinin   Türklere ve Türkiye’ye düşmanlıkları kanlarında vardır. Bu  zehir yok edilmedikçe Türkiye Ermenistan ilişkilerinin düzelmesi mümkün değildir. Eğer sözde soykırım işini ciddiye almazsak, bizim nesil ve bizden sonraki nesiller yapılmayan ve  uluslararası hukuk açısından olmayan bir soykırımı yapmakla suçlanacaktır. Bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Bir küçük çocuğunun annesine    Bosna soykırımında  sorduğu soru hiç unutulmasın: “Çocukları küçük kurşunla mı öldürürler anne?” 

Hemingway’in “Cesaret, olaylar karşısında gösterilen zarafettir” sözüne sadık kalalım ama zarafet göstereceğiz diye  sözde soykırım yalanlarına cevap vermezsek eğer,  Mark Twain’e ait olduğu söylenen sözü de unutmayalım: “Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolaşır.”