Öncelikle insanın en yakın hayvan dostlarından, köpeklerden özür dilerim; başlığımdaki “it” sıfatını asla onları aşağılama amaçlı kullanmadım, kullanmamda. Ama işte, bazı insan görünümlü yaratıkların dilinde, beyninde böyle adlandırılıyorlar.
     Şimdi soruyorum işte bu yaratıklara! Nedir derdiniz köpeklerle, başka bir sorununuz yok mu Allah aşkına? Köpek aşağı köpek yukarı.
Sabah akşam dillerde, tv. ekranlarında, yazılı, görsel medyada. Çoğu abartılı, köpürtülmüş gerçek dışı yayınlar, söylemler. On yıl kadar önce, Vişnelik Mahallesi, Öğretmenler Caddesinde(eski adıyla Savaş cad.) esnafın da, mahalle halkının da sevip beslediği GOFRET adında, son derece uysal, akıllı bir köpeğimiz, hakkında bir kendini bilmezin, “aracımın kaportasını kemirdi” şeklindeki şikayeti üzerine Odunpazarı Belediyesi barınak ekibi tarafından alınıp, bilinmeze atılmıştı. Aylarca arandı, aradık, ancak bulamamıştık masumu.   
     Sonrasında onun meçhule gitmesine sebep olan şahsın, “nasıl bir uyduruk iftirayla yok ettirdim iti” dediğini öğrendik! Evet, o güzel köpeğimiz yok edildi, sonra aynı yere başka çok sayıda  canlar geldi.  Ve bizler yine o canlara da olanaklarımız ölçüsünde kol kanat gerdik, ancak Gofret isimli masum canımızı hiç ama hiç unutmadık..
     Şimdilerde ne tesadüftür ki yine Vişnelik’in farklı bir bölgesinde bir parkta, yukarıda anlattığım tarzda bir şikayet gelmiş; “köpekler aracımın kaportasını kemirdi” diye. Akabinde de o parktan iki köpek Odunpazarı Barınağına alınmış. Birkaç gün sonra haberim oldu. Köpeklerden birinin zaten karnesi mevcut, gündüzleri parktaki köpek kulübelerden birinde yatmakta sürekli. Belediye ekibi onu orada uyurken iğne atıp almış. O köpeği iyi biliyorum; pek çok ırkdaşı gibi, hareket halindeki araçların peşinden bir süre koşar, o kadar. Son zamanlarda zaten onu da bırakmış. Diğeri, yaşı hayli fazla olan ise, yerinden zor kalkan, aynı yaşlı insanlar gibi eklemleri kireçli, hareket kabiliyeti kısıtlı bir garip can. Bu iki köpeğin de bir aracın kaportasını kemirmelerine, zarar vermelerine olasılık yok zaten. 
     Sonuçta, canların hamisi arkadaşımız gidip o köpekleri barınaktan alıp tekrar yaşadıkları alana geri getirdi. Hayvanları Koruma Yasasının da emrettiği gibi, beslenip, bakılıp, kollandığı yerde yaşamaya devam edecekler kısacası.
     Bir farklı vaka bu kez de Tepebaşı bölgesinden. Oradaki bir büyük parkta, iki yılı aşkın süredir yaşayan, agresifliği asla olmayan, çok insan tarafından tanınıp, bakılan bir köpek; PAMUK. O canla ilgili şikayette bulunulmuş , “çocuğumu ısırdı“ diye. Pamuk şimdi Tepebaşı Hayvan Sağlık Merkezinde. Belli karantina süresi dolunca sahiplendirilecek, onu seven bir güzel yürek tarafından alınacak.
     Bunlar çok kısa bir zaman diliminde bana ulaşan vakalar. Bunların dışında daha onlarcası var ne yazık ki. Vaktinde dağlardan indirip evcilleştirdiğimiz köpekler, şimdilerde şehirlere sığmaz oldu, boşalan köylerde de sefil oldular ne yazık ki, onları aldığımız yerlere dağa, bayıra atılmaya başlandı yerel yönetimlerce. İnsanlar tüm dertlerini halletti, döndüler toplumun en zayıf halkası hayvanlara saldırmaya, onları dert edinmeye başladılar. Belli ki hiçbir zaman birlikte yaşamayı öğrenemeyecekler. Çünkü çoğunluğu benmerkezci, egoist.
     Madem bu kadar dışlanıyor bu canlar, o zaman üremelerine de izin vermeyin! 2004 yılında çıkartılan Hayvanları Koruma Yasası gereğince her belediye, hızlı bir şekilde etkin kısırlaştırma için kolları sıvasın! Zaten tek çözüm de bu; etkin hızlı kısırlaştırma, popülasyonun önüne geçme. Bu gerçekleşene değin bizler, o canların bekçileriyiz. Can düşmanlarından da, onlarla yarenlik eden belediyelerden de yılmayacağız!