Şavşet’de  Karcal eteklerindeki Tepebaşı(Zios)  köyünün has çocuğu Cafer Gümüş, söz ustası   Avukat Hüseyin Günday  ve   Veteriner Prof. Dr. Yücel Akıncı günlük tuttu mu?  1960’ların ilk yarılarında  ülkemiz gençlik örgütlerindeki bu  liderlerinin  arşivin sağlam hafızalarında yerini almış notları var mı? Bu ülkenin kurucu  önderlerinden İsmet İnönü’ye   “Bayar neden idam edilmedi?” diye sorduklarında  aldıkları  yanıtı  paylaştıkları notlara yansıdı mı?

İnönü’nün sözlerini anımsatalım:

“Siyasette  haklı haksız yoktur; güçlü, güçsüz vardır. Kim güçlü ise  o haklı gibi  gözükür. Güçlü olanlar ilke, kural ve yasalarla  kendilerini sınır koymaz iseler, kendi kuvveti içinde  boğulur…O nedenle  biz 1924’de  Anayasayı  kabul ederek kendimize sınır çizdik. Siyasi  tarihimizdeki  örneklerinden biliyoruz ki, siyaseten bugün  hain ilan ettikleriniz  yarın kahraman olabilir. O nedenle, 2 binde bir  ihtimal dahi olsa  siyasette tamiri imkansız  hatalar yapmamak gerekir. İdam tamiri imkansız  bir hata  olabilir!”

İnönü’nün sözleri  yaşamım  boyunca  “tek doğru inancını”  zihnimin etki alanının dışında tuttu. Zamanın ruhu  değiştiğinde, zihni modellerimizin varsayımları gözden geçirildiğinde  “bugünün gerçekliği” yarınlarda geçerli  olmayabiliyor. Biliyorum ki  “gerçeklik görecelidir”… Benim gerçekliğim, sizin beni  aksine  ikna ettiğiniz noktaya kadar yaşar. O nedenle, “tek doğrucu anlayışı”  ve “tek tip düşünce”  beni gerçekten korkutur…
Uyum yeteneğinin önemi

S.Fredarick Starr’ın  Kayıp Aydınlanma   adlı kitabının 571 ve 572’inci sayfalarında Tusi’nin düşüncelerini  okuduğumda, son 3 yüz yıldır Batı’nın  bilim ve sanattaki egemenliğinin nasıl  güçlünün borusunu öttürdüğüne  Asyalı  bilimcilerin hakkının yendiğini  acıyla  düşünmeme neden oldu…

Nasirüddin Tusi (1201-1274)  Orta Asya’nın yetiştirdiği  gök bilimcilerin piriydi…İnsanın çevresine nasıl uyum sağladığını anlatan bir risale  kaleme almıştı. Uyum sağlama  yetkinliğinin  insanı diğer canlılardan farklı kıldığını anlatıyordu. Darwin’in   hepimizin  dilinde  dolaşan, “ Canlıların uzun ömürlü olanları  en  güçlüleri olmadığı gibi, en akıllıları da değildir; uyum yeteneği  yüksek olanlardır” saptamasını  çok önceden  gözleyip yazıyla  belgelemişti.

Diyeceksiniz ki, İnönü’nün  siyasetle ilgili  saptamasıyla  Tusi’ nin yaptığı gözlemi  az insan bilmesi ve  Darwin’in  saptamalarının herkesin  dilinde  olması arasında nasıl bir  bağ kuruyorsun?

Demek istiyorum  ki  güçlü olanlar  kendi güçlerini abartarak başkalarının hakkına saygı göstermezlerse, yaptıklarının sonsuza kadar yanlarına kar kalacağına kendilerini inandırmaları   sağlıklı bir yol değil…Frederik Starr  gibi  bir tarih yazarı çıkar,  Sezar’ın hakkını  Sezar’a   Tusi’nin  hakkını da  Tusi’ye  verir… Benim gibi  bir  yazı insanı da  bu bilgiyi  sizinle paylaşarak gerçeği  erişebildiklerine anımsatır…
Güçlünün yarattığı gölge

Evet… İki binde bir  ihtimal dahi olsa, tamiri imkansız  hatadan kaçınalım…Güçlünün yarattığı gölgeye  gerçeğin  aydınlığını boğdurmayalım!  Hayata  bağlantısal bütünlüğün  büyük penceresinden bakalım.