Hayat sanki bir saklambaç oyununa döndü. 

Hani dünyayı kasıp kavuran ve adına Covit dedikleri şu virüs... 

Tam bir yıldır peşimizdeydi... 

O kovaladı biz kaçtık; o kovaladı biz saklandık... 

Yine de olmadı, sonunda sobelendik! 

Halbuki aşı da  olmuştuk. 

Hatta ben ikinci doz aşıyı da olmuştum.  

Buna rağmen yapılan test pozitif çıktı. 

Şimdi izole vaziyette, on günlük mahkûmiyetin bitmesini bekliyoruz. 

Çok şükür iyiyiz.  

Çekilen rontgen, tomografi, yapılan tahlil ve tetkiklerde bütün değerler normal. Doktorlarımızın dediğine göre şimdilik her şey yolunda. 

 "Allah devlete millete zeval vermesin" diye usulen edilen bir söz vardır ya... 

Bu sözün asla usulen söylenecek bir söz olmadığını insan böyle zamanda daha iyi anlıyor.  

Devletimiz ve onun önemli bir uzvu olan sağlık çalışanları 7/24 öylesine içten, öylesine fedâkarca çalışıyorlar ki...  

Hem de büyük risklere rağmen. 

Daha önce birkaç yazımda bahsetmiştim;  

Tıp mesleği hakkıyla yapıldığı takdirde Rabbani bir meslek...  

 "Ateşe atılan İbrahim"in yoluna talip olanların mesleği.  

Ateşi söndürmek cehdindeki  "Kahraman İtfaiyeciler" gibiler.

Hayat kurtarmaya çalışırken hayatlarını ortaya koymuşlar! 

Herkes uzaktan uzağa seyrederken onlar dünyayı kasıp kavuran bu yangını söndürmek için, belânın içine dalıyorlar. 

Tabi her an yanmak pahasına! 

Burada YUNUS EMRE DEVLET HASTANEMİZDEN  bir parça bahsetmek isterim. 

Bildiğiniz gibi bu sağlık kuruluşumuz SSK Hastanesi olarak halkımızın  en muhtaç kesimlerine  yıllarca kucak açtı.  

Devlet Hastanesine dönüştüğünde de, halkımızın hayatının odak noktasında, aynı işlevini daha bir özveriyle sürdürmeye devam ediyor. 

Hastanenin fiziki mekânları tamamen yenilenmiş, temiz, tertipli.  

Bundan daha da önemlisi Başta Başhekim Uzm. Dr.Mustafa Karagülle, Başhekim Yardımcıları Op. Dr.Ersin Işıldı ve Uzm. Dr. Gamze Akın Mumcu( ki benim eski bir dost ve meslektaşımın kızı olduğunu öğrendim), Uzm. Dr. Semra Can Mamur ve Uzm. Dr.Başak Erben olmak üzere tüm doktor ve sağlık çalışanları inanılmayacak derecede güleryüzlü, sıcak.  

Mesai ile sınırlı, memurca bir anlayışla ve sadece görev diye yapmıyorlar işlerini. 

Yaptıkları doktorluktan çok daha fazlası... 

Bir bahar seması kadar parlak bakışlarla insanların iç karanlıklarını aydınlatıyorlar. 

O yüzden de yüreklerindeki sıcaklık ve içtenlik hastanenin duvarlarına kadar sinmiş; duvarlar bile insana gülümsüyor.   

Dünyanın aydınlığı kaybolmasın diye, ellerinde umut mendilleri, insanların yüreklerindeki karanlığı silme gayretindeler.

Başarıyorlar da...  

Hemen belirteyim ki, bu tek benim düşüncem değil. 

Buraya yolu düşmüş bir çok dost ve tanıdıkla konuştum. Hepsi benimle hemfikir. 

Bunlardan biri de, Tepebaşı Belediye Eski Başkanı Tacettin Sarıoğlu... 

Onun da burada Covit tedavisi gördüğünü biliyordum.  

"Geçmiş olsun" diye aradığında kanaatini sordum. 

-Vallahi Sayın Valim dedi, Yunus Emre Hastanesi bir başka... Tedavim süresince kendimi bir hastane odasındaymışım gibi değil, kendi akrabalarımın arasında gibi hissettirdiler. Hepsine gönül dolusu minnetim var. 

Bu söz karşısında yürekte kelâm, kalemde maharet susar! 

Bu gün 14 Mart  Pazar. 

Tıp Bayramı... 

Sağlık çalışanlarının bayramları sadece kutlamakla kalınamaz; kalınmamalı! 

Bilhassa yetkililer... 

En kıymetli değer olan sağlığımızdan sorumlu bu insanları anlamaya çalışmalı. 

Can güvenlikleri de dahil, acil çözüm bekleyen maddi manevi birçok sorunları var. 

Hayat kurtarayım derken her an hayatlarını kaybetme riski taşıyan sağlık ordusunun sorunlarına Hükümet ve Sağlık Bakanlığı odaklanmalı; odaklanmak zorunda. 

Bana sorarsanız; 

Hangi haklar verilirse verilsin;

Asla hakları ödenmiş olmaz! 

*

Bu vesile ile: 

Sağlık, mutluluk ve refahın güneş ışığı gibi herkesin penceresinden hakça girdiği nice güzel günlere erişmek dileğiyle, 

Tüm sağlık çalışanlarımızın TIP BAYRAMINI kutlarım!