Geçmişini araştırmayan milletler geleceği tayin etmek de zorluk çekerler. Atatürk bu konuda: “Tarihimizi araştırın. Türk’ün çektiği bütün felaketler, yaşadığı tehlikeler ve belalar hep kendi öz benliğini, milli varlığını savsamasındandır. Nereden geldikleri ve ne oldukları, hangi nesle sahip bulundukları belirsiz bir takım kimseleri kendilerine reis tanıyarak, onların bilgisiz seviyelerine düşmüş olmalarındandır.” Bizleri bizden daha iyi analiz etmiş olan Atatürk; gelecekte yani bu günlerde yaşadıklarımızı görmüş ve bizleri uyarmış! Sen kendi öz varlığına yani Türklüğünü öğrenmezsen ve sahip çıkmazsan, milli varlığını savsarsan daha çok şeylere gebesindir diyor! Konumuz öğrenmek olduğu için, bu konuda Konfüçyüs’ün da güzel bir sözü vardır: Bir işi doğru yapmanın üç yolu vardır; Birincisi “Akıl yürüterek öğrenmek” ki en saygı değerli olanıdır. İkincisi “Benzeterek öğrenmek” ki en kolayıdır. Üçüncüsü “Tecrübeyle öğrenmek” ki en acısıdır. İsterseniz en acı verenle başlayalım! Bizim insanımız tecrübe edilmiş bir şeyi tekrar tecrübe etmeyi sever. Çünkü o tecrübe ettiği şeyle arasında bir bağ oluşturur. Tecrübe ettiğinin yanlışlarını görse de acı çekse de tecrübe etmekte bir sakınca görmez; belki düzelir veya düzeltirim diyerek o kişiye veya o fikre bir hak daha verme yanlışına düşebilir. Oysa, akıl yürüterek öğrenmek için gayret edersen, o gayretin her geçen gün artarsa o gayret seni ilim sahibi insan yapar. İşte o zaman aklını kullanmaya başlarsın ve seni kimse kandıramaz.